İster resmi söylemle misafir, ister siyasi adıyla mülteci
diyelim bugün Türkiye 3 milyon civarında Suriyeliyi ağırlıyor.
Dünyada eşi benzeri az görülen tarihi bir kucak açış bu... Sadece
maddi maliyeti açısından değil, sosyal ve siyasal maliyeti de
yüksek bir durumla karşı karşıyayız.
Afganistan- Pakistan ilişkisinden biliyoruz; iç savaşların neden
olduğu göçlerin, derin tahribatlara yol açmasını engellemek kolay
değil. Etnik, dini ve sosyal çatışma riski çok yüksektir. Şu ana
kadar, Türkiye derin tarihi tecrübesiyle bu tehlikeyi yaşamadı,
yaşatmadı da. Bu coğrafya halkların limanı olma özelliğini
yüzyıllardır sürdürüyor.
Çok değil, iki yıl önce 2014'te yapılan bir kamuoyu araştırması
Türkiye toplumunun bu tarihi derinliğe büyük oranda uygun
davrandığını ve Suriyelilere kucak açtığını gösteriyor. Sayı da az
değil, 2 milyon 744 milyon Suriyeli 300 bini aşkın da Iraklı.
Şimdi geriye dönüp bakınca, 29 Haziran 2011'de gerçekleşen ilk
göçün üzerinden 5 yıl geçti. Sadece bu 5 yıl içinde Türkiye'de
doğan Suriyeli çocukların sayısı 150 bini aştı. Eğitim ve meslek
durumları iyi olanlar ise şehirlerde iş ve güç sahibi oldu. Bu
durum ister istemez "vatandaşlık" meselesini gündeme taşıdı.
Önce şu tespiti yapalım: Vatandaşlık önerisi sadece Suriyeli
mültecilerle ilgili değil. Birçok koşulu var ve her milletten
insanı ilgilendiriyor. Asıl çıkış nedeni de ekonomide yeni bir
sıçramayı ateşlemek. Ama en büyük kitle Suriyeliler olduğu için
tartışmanın odağında onlar var.
Onlarla ilgili iki önemli tespitin altını Cumhurbaşkanı Erdoğan
çizdi: "Biz onları yıllarca kamplara, boş buldukları apartmanların
bodrum katlarına mı mahkûm edeceğiz. Bu insanların çoğu şu an kaçak
çalıştırılıyor. İçlerinde doktoru var mühendisi var, avukatı
var.
Ülkemiz istifade edebilir."
Bir önemli tespitte şu: Bu insanlar ne zaman geri dönebilecek?
Bunun bir cevabı yok. Ufukta böyle bir ışık da görünmüyor.
Uzmanlara göre iyimser bir yaklaşımla bugün iç savaş dursa
sorunların çözümü en az 10 yıl sürer. Artık Türkiye bu gerçeği
görerek bir çözüm üretmek zorunda.
Bir başka sorun ise yetişmiş ve iş kurmuş mültecilerin ülkeden
ayrılma ihtimali...
Türkiye bu ihtimali yabana atmadan hızlı bir çözüm üretmek istediği
için vatandaşlığı gündeme getirdi. Tüm bunlar vatandaşlık
meselesini öne almamızı zorlayan şeyler.
Ancak vatandaşlık meselesinin başka şeyleri tetikleme ihtimali de
var. Örneğin vatandaşlık kararı, göçü tetikleyebilir ve Esed
diktatörlüğüne karşı mücadeleyi negatif etkileyebilir.
Bu nedenle Türkiye'nin nasıl bir vatandaşlık önerdiği, kimleri
kapsadığı iyi anlatılmalı ve zamana yayılarak hayata geçirileceği
söylenmeli.
Bu yaklaşım, aslında Türkiye toplumu için de çok gerekli çünkü ilk
kez AK Parti çevresinden bile negatif sesler yükseliyor.