Reina katliamcısı DEAŞ teröristi Abdulgadir Masharipov'un
güvenlik güçleri tarafından yakalanıp sorgulanması, Türkiye'nin
karşı karşıya bulunduğu "terör ittifakı"nı çözme açısından çok
önemli.
Bu fırsatın hakkıyla değerlendirilip değerlendirilemeyeceğini ifade
süreci bitince göreceğiz. Şimdiye kadar ortaya çıkan ifadelerden
tahmin edilen ilişkiler ağının bir kısmını öğrendik. Ancak Türkiye
için daha vahim olan, devlet içinden FETÖ'vari yapılardan destek
alıp almadığı.
Bu konudaki şüphelerimi katliamın hemen ardından 3 Ocak'ta "FETÖ
izi" diye 22 Ocak'ta "Reina katliamcısının FETÖ'cü yarbayla
konuşması" başlıklı yazıyla gündeme taşıdım. Her iki şüpheyle
ilgili polisin elinde güçle bilgiler vardı ve araştırılıyordu.
Bu şüpheleri bir süre sonra Posta gazetesi yazarı Nedim Şener de
köşesine taşıdı. Şener, iz sürmüş ve önemli ipuçlarına ulaşmıştı.
24 Haber'e konuşan Şener şöyle diyordu:
"Baskınlarda saldırganın tablet bilgisayarı ele geçiriliyor.
Telegram isimli yazışma programını kullandığı ortaya çıkıyor. Daha
sonra mail bilgilerine ulaşılıyor. Telefon kayıtlarında ise Zafer
Özdiriliş adlı binbaşının ismi çıkıyor. Hafta başında Sabah yazarı
Mahmut Övür de konuyu yazmıştı. Bu bilginin peşine düştüğümüzde bu
kişinin yarbay değil, binbaşı olduğunu öğrendim. Bu binbaşı, 15
Temmuz gecesi, 'Vur emri' veren biri ve şu anda Suriye'de kaçak
olduğu bilgisi polisin elinde var."
Şimdi buraya bir nokta koyup, teröristin katliam sonrası Reina'dan
çıkışına ve medyaya yansıyan son ifadesine dönelim. Terörist,
içeriden nasıl çıktığını şöyle anlatıyor: