Trump, muhafazakâr cumhuriyetçi mi, ırkçı mı, İslam karşıtı mı,
popülist mi, pragmatist mi yoksa bunların hepsi mi?
Siyaset uzmanları siyaset geçmişi olmayan bir işadamının hızlı
biçimde önce cumhuriyetçiler içinden sıyrılmasına sonra
da Obama- Clinton çizgisine karşı zafer kazanmasına
şaşırıp kaldılar. Şimdi de bu siyasi çıkışı klasik siyasi bir
kalıba sokamadıkları için daha da şaşkınlar.
Oysa bu sonuç sadece ABD'ye özgü değil dünyanın her ülkesinde
benzer bir arayış var. Çünkü vahşi kapitalizm ve adında
"katılımcılık" da olsa mevcut demokrasi hem bireyi teslim alan
"finans sistemi"yle hem de halkları düşmanlaştıran "küçük ulus
devletçikler" modeliyle artık insanlığın beklentilerine cevap
veremiyor.
Küresel çağ, hem ülkeler hem dünya ölçeğinde yeni siyasal bir
sistem arıyor. BM, Dünya Bankası ve NATO gibi 20. yüzyıl kurumları
da dünyanın yeni sorunları karşısında çözüm üretemiyor.
Bir geçiş dönemi içindeyiz. Haşmet Babaoğlu'nun deyimiyle
"Yalandan demokrasioyununu sürdürmek isteyen yerleşik düzen ve
arkasındaki finans oligarşisi" sarsılıyor. Bu sarsıntının
oluşturduğu siyasi bir hareketlilik var.
Trump, bu hareketliliğin farkında ve bu yüzden çıkışına, "kampanya
değil bir hareket" diyor. Yani ortada klasik sağ- sol kalıplarla
açıklanamayacak yeni bir siyaset söz konusu.
"Nasıl bir sistem", "nasıl bir dünya" sorularına henüz net bir
cevap verilmese de bazı ipuçları var. Yerleşik düzenin oluşturduğu
"Elitistler demokrasisi" ve tüm taşıyıcılarının iktidarı
sarsılıyor.
Dünya ölçeğinde yeni bir "devletlerarası ilişki" dönemi
başlıyor. Bunun hayata nasılgeçeceğini özellikle Ortadoğu'da
göreceğiz. Şimdi herkesin cevabını aradığı soru şu: Bu tecrübeden
daha çoğulcu yeni bir demokrasi mi çıkacak yoksa dünyayı
küresel kaosa sürükleyecek "despotik bir yapı" mı?