Muhalefet partileri henüz seçimin şokunu atlatmış değil. 12 saat
sonra kendine gelen Muharrem İnce dahil ne Kemal Kılıçdaroğlu ne de
Meral Akşener halkın nasıl bir ayar verdiğini anlamış değil.
Birinin HDP'ye güzellemeler yapıp meclise sokması, ötekisinin yüzde
10'a yaklaşması sonucu değiştirmiyor. Hepsinin ortak bir sorunu
var; Türkiyelileşememek... Mesele yüzde 50 artı 1 alamamak değil,
alacağınız yüzde 22 veya 10 oyun Türkiye'nin her yanından her
kesiminden alınıp alınamaması... Alamıyorsanız işiniz zor.
Son seçimde tablo bu açıdan pek değişmiş değil. Cumhurbaşkanı
Erdoğan dışında şehirler ve bölgelerin hepsinden belli miktarlarda
oy alan tek siyasi aktör yok. 24 Haziran'da bölgelere göre
Cumhurbaşkanı adaylarının oylarına bakın. Erdoğan, en yüksek oyu
yüzde 65.4'le Karadeniz bölgesinden, en düşük oyu ise yüzde 42 ile
Ege bölgesinden aldı. 7 bölgenin 4'ünde yüzde 60 civarında oyu
var.
İnce en yüksek oyu yüzde 43.4'le Ege'den, en düşük oyu ise yüzde
11.5'le Güneydoğu'dan aldı. Doğu Anadolu oyu ise 13.7. Akşener'in
en yüksek oyu 10.8'le Akdeniz bölgesinden, en düşük oyu
Güneydoğu'dan yüzde 2.5, Doğu Anadolu'dan yüzde 3.7. Selahattin
Demirtaş'ın durumu daha da vahim. En yüksek oyu Güneydoğu'dan yüzde
35.9, en düşük oyu ise 0.4 ile Karadeniz'den aldı. Bu da İç Anadolu
oyu; yüzde 1.1.
Bir şehir veya bir ilçe değil, en az 8-10 şehrin bulunduğu bir
bölge söz konusu... Bir siyasi aktör veya bir parti o bölgelerden
herhangi birinde yüzde 0.4, 2.5 veya yüzde 12 alıyorsa o partinin
Türkiye partisi olması mümkün mü? Millet İttifakı'nı oluşturan CHP
dahil bütün muhalefet partilerinin Türkiyelileşme sorunu var. MHP
Güneydoğu'da oyunu artırarak o açığını kapatmış görünüyor. AK
Parti'nin zaten böyle bir sorunu yoktu.
Bu tablo aslında o çok şikâyet edilen toplumsal kutuplaşmanın da
kaynağını gösteriyor. Sadece karşıtlık üzerinden siyaset yaparak,
dar alana sıkışan partiler, topluma dokunan yeni siyaset
üretmedikçe başındaki isimler değişse de sonuç değişmez ve o
"kutuplaşma" da bitmez.