Seçim sürecinde siyasi partilerin, yeni şeyler söylemesi, siyasi
sorunlara çözüm önerileri getirmesi, uçuk da olsa vaatlerde
bulunması süreci ne kadar renklendiriyorsa, yalan ve iftiralar da
bir o kadar kirletiyor.
Oysa Türkiye'nin küresel altüst oluşun yaşandığı bir zamanda daha
pozitif yaklaşımlara ve samimi eleştirilere ihtiyacı var. Bu
nedenle siyasi arenada daha çok ekonominin, yatırımın ve yeni
teknolojinin konuşulması gerekir.
Ne yazık ki bu konularda muhalefet iyi bir performans
gösteremiyor.
Bırakın siyasi yalanları, ekonomi ve yatırım alanlarında bile
sağlıklı bir yaklaşım yok. Alın köprülere ve ulaşım altyapısına
yapılan itirazları... Kimi yapılanları gereksiz buluyor, kimi bazı
yatırımları durduracağını söylüyor. Gerçeklerle yalanlar birbirine
karışıyor. Örneğin köprülerden geçen araba sayılarına bir
bakalım.
Kars'ta yoğun bir seçim çalışması yürüten Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan son rakamları veriyor:
"AK Parti döneminde yapılan köprülerle ilgili son rakamlar şöyle:
Yavuz Sultan Selim Köprüsü: Garanti edilen yolcu sayısı 135 bin. Şu
anda ortalama geçen araba sayısı 110 bin. Osman Gazi Köprüsü:
Garanti edilen 40 bin. Şu anda geçen 30 bin.
Avrasya Tüneli: Garanti edilen 68 bin, şu anda geçen 55 bin..."
Arslan rakamları verdikten sonra devam ediyor: "Tüm bu projelerle
ilgili garanti rakamının ilk yıllarda yakalanamayacağını biz de
biliyoruz. Ama bu yatırımların ülke ekonomisine, çevreye ve
vatandaşa sunduğu kolaylıklar önemli.
Ve daha önemlisi işletme süresi bittiğinde bu yatırımların devlete
kalması.
İmtiyaz hakkından devlet milyarlarca lira kazanacak." Bunlar böyle
de ülkenin dört bir yanına yapılan duble yollar, köprüler,
tüneller, demiryolları onların bağlandığı limanlar ne işe yarayacak
ve nasıl bir Türkiye'nin kapısını aralayacak? İşin bamteli tam da
burası...
Bakan Arslan önce, "Neden, Demirel'in yaptığı köprüden 11 TL'ye,
Erdoğan'ın yaptığı köprüden 114 TL'ye geçiliyor?" sorusuna cevap
vererek başlıyor:
"Şu gerçek unutuluyor, Demirel'in yaptığı köprüyü devlet yaptı ama
Anadolu'nun hiçbir yerine bir şey yapmadı.
Biz Yap- İşlet- Devret (YİD) yöntemiyle özel sektöre
yaptırıyoruz.
Devlet de oraya yatırmadığını Anadolu'ya yatırıyor." Peki, bunca
yatırım sadece vatandaşa ulaşım kolaylığı mı sağlayacak? Cevabı
Bakan Arslan, yatırımların arkasındaki felsefeyi anlatarak veriyor:
"Elbette vatandaşın yolculuğunu kolaylaştırmak önemli ama daha
önemlisi bu yatırımlarla sanayinin, ticaretin önünün açılması.
Ayrıca uluslararası taşıma koridorları tamamlanıyor. Dünya
taşımacılığında Türkiye tercih edilen ülke oluyor, daha da olacak.
Böylece hava, kara, demir ve deniz yoluyla Türkiye'den geçen herkes
bu ülkeye para bırakacak." Bu noktada Bakan Arslan şu günlerde çok
konuşulan Güney Kore örneğini veriyor:
"Güney Kore 70- 90 arasında tam bizim yaptığımız gibi yaptı. Bir
ulaşım altyapısı seferberliği başlattı. Onun arkasından sanayi ve
teknoloji yatırımları geldi. Güney Kore altyapısını bitirdiği ve
yatırımı da o noktaya getirdiği için bugün dünyada da iş
yapabiliyor. Biz de bunu başarma noktasındayız. Altyapı bitmek
üzere... Altyapıyla birlikte Ar-Ge'ye de ciddi bütçe ayrılıyor. AK
Parti döneminde yüzde 0.3'lerden yüzde 2.5'e ulaştık. Hedef yüzde
4. Yerli ve milli sanayi bu altyapı üzerinde yükselecek."
Ve son bir sitem: "Haksızlık etmesinler, Türkiye'de uygulanan YİD
modeline dünya gıpta ile bakıyor. Bizden teknik destek istiyorlar,
biz de gidip anlatıyoruz.
Birileri bilerek rakamları da, yapılanları da saptırıyor. Bu doğru
değil."