6 Mayıs'ta Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim manifestosunu açıklarken topluma "Ahdim Olsun ki" diye bir söz vermişti. Şimdi onu bir sözleşmeye bağlıyor. Her seçim, aslında partilerin toplumla yeni bir sözleşme yapmasıdır. Seçimler bunun için var. 24 Haziran'a giderken bunun önemi de farkı da biraz daha öne çıkmış görünüyor.
Çünkü bu kez farklı bir tarihsel süreçten geçiyoruz. Bir yanıyla iç vesayet odakları tarih sahnesini terk ederken, öte yanıyla da dış vesayet odaklarıyla "eşitlik" ve "bağımsızlık" mücadelesi veriliyor. Yaşadığımız sancılar da biraz bu nedenle...
Bu yüzden son birkaç yılda çok sert bir mücadele yaşandı. Dün 15 Temmuz bugün ekonomideki dalgalanma gibi. Bu derin hesaplaşma ister istemez toplumda bir gelecek beklentisi oluşturdu. Ve "Acaba ne olacak?" sorusuna cevap arandı.
Bu da doğal olarak gözleri seçim bildirgelerine çevirdi. Hangi parti geleceğe ilişkin ne söyleyecek, kim umut verecek? Bu açıdan ne söyleyeceği merakla beklenen isimlerin başında ise 16 yıldır ülkeyi yöneten ve "sessiz devrimlere" imza atan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisi geliyordu.