Seçim sürecinde yaklaşık iki ay sahada çalışan biri olarak, 7 Haziran seçimlerinin kaderini değiştiren şeyin başında "Kobani" geliyordu. Elbette başka siyasi etkenler de vardı ama Kobani işgali, Kürt kimliği açısından farklı bir rüzgâr estirdi.
Bunun da nedeni sadece orada yaşanan gerçeklik değil sunulan algıydı. Siyaset ve medyanın el ele verip oluşturduğu yalan makinesi, dalga dalga Türkiye'ye yayılmış son derece etkili olmuştu.
Türkiye her türlü yardımı yaptığı ve PYD militanlarını tedavi ettiği halde bu yalanlar hiç hız kesmedi. İşaret fişeğini TIR operasyonlarıyla "paralel yapı" ateşlemişti. Aylar önceden, "Türkiye, DAEŞ gibi terör örgütlerini destekliyor" yalanı yayıldı ve DAEŞ'in Kobani saldırısıyla en üst noktaya ulaştı. Bu, "Üst Akıl"ın, Kürtlük kimliği üzerinden Türkiye'ye hatta Barzani'ye "ayar" verme operasyonuydu.
PKK ve HDP hattı da bunu iyi kullandı. Hiç çekinmeden o yalanlara sarıldılar. Olmayan trenlerle zırhlı araçların, ağır silahların geçişinden bile söz ettiler. Siyasi zemin de bu "yalanların" yayılmasına müsaitti. İç ve dış basın, paralel yapı ve eski Türkiye siyaseti bu yalanları sonuna kadar kullandı. Sürekli aynı yalan pompalandı.
Daha önce de yazdım, Türkiye'nin destek verdiği iddia edilen terör örgütü DAEŞ ülke olarak en büyük zararı kime verdi? Musul saldırısından itibaren bakın, Türkiye'ye, Kürtlere ve Türkiye'nin Kürtlerle ilişkisine verdi. Ayrıca Esed diktatörünün ayakta kalmasını sağlayarak halen de Türkiye'ye zarar vermeyi sürdürüyor.