1 Kasım'da halk öyle bir seçim yaptı ki, herkesi şaşırttı ve
ortaya çok güçlü bir Meclis çıktı. Artık, bu Meclis'te görev yapan
partilerin hiçbir bahanesi kalmadı. Şimdi iş yapma zamanı...
Böyle bir Meclis'i, Leyla Zana gibi her kesime güven
vermesi gereken bir siyasi aktörün, yemin töreninde yaptığı
çıkışlarla gölgelemesi doğru olmadı. Buna kimsenin hakkı yok.
Aslında hiçbir anlamı da yok. Çünkü Türkiye 24 yıl önceki Türkiye
değil.
Bırakın atılan adımları, reformları bu ülkede, 2011 yılında 12
Eylül darbesinin bize dayattığı ceberut anayasayı topyekun
değiştirmek isteyen, özellikle de vatandaşlık tanımıyla ilgili 66
ve ana dil yasağıyla ilgili 42. Maddeyi yeniden tanımlamaya arzulu
bir siyasi akıl var.
Yani anlayacağınız artık, Leyla Zana'yı da aşan bir Türkiye
var.
İşin doğrusu Zana, bu çıkışıyla 2012'deki Zana'nın bile çok
gerisinde kaldı. O tarihte"Amaç yerel yönetimin güçlenmesi,
demokratikleşme ise bu gençlerin ölmesini artık hiçbir vicdan kabul
edemez" diyen bir Zana vardı.
Ne yazık ki o Zana, bu yaklaşımın gereğini yapmak yerine
1991'i tekrar eden bir siyaset yolunu seçti.