Çalıp çırptığı paraları banka hesabında saklayan cimri, eskiden
kavanozuna koyduğu peyniri, camın dışından yalayarak ekmeğine katık
yapan adama benzer.
Zamanın tarihi değişir, adamın huyu değişmez de malzemesi
değişir.
Cimri adamın, deniz dalgası gibi, bulut damlası gibi cömertlik
yapan adamı anlaması da mümkün değildir.
Biri topluyor, biri dağıtıyor.
Biri doğuya gidiyor, biri batıya gidiyor.
Bunların birbirini anlama imkânı yoktur.
Aldığı eğitimle yakmak, yıkmak, sokmak, zehirlemek, kanını akıtmak,
viraneler çoğaltmak olan bir adam, bütün kötülükleri yapar.
Ancak yaratılışta getirdiği fıtratın verdiği güzellikleri
hatırlamasıyla strese girer, rahatsız olur. Doktoruna gideceği
yerde kendini iyi hissettirecek yağcıları, yalakaları yardakçıları
danışman olarak alırmış.
Onlar da yaktığına “Harika”, yıktığına “Şahane”, kanını içtiğine
“Afiyet olsun” derlermiş.
İstanbul’un fethi günü, tanıdık birinin işyerinde, yüksek
bürokratlardan biriyle tanıştım.
Benim hoca olduğumu öğrenince ses tonunu biraz yükselterekten ilk
sorduğu soru: “İslam’da fetih adı altında ülke işgali var mı?”
oldu.
-Fetih var. Kur’an’da “Fetih Suresi” diye bir sure vardır. İslam’da
işgal yoktur.
-Ne farkı var?
-Fetihte önce gönül fethi vardır. İnsanların gönlüne karayılan gibi
çöreklenen put insanları, “La ilahe” kılıcıyla oradan çıkarıp
gönlü, kalbi, kalıbı, canı, teni yaratanın inancını o gönle
“İllallah” ile yerleştirmek vardır.
Ülke fetihleri de vardır. Sen, aynı apartmanda, kapının
karşısındaki evde oturan komşuna her gün gelip musallat olan, ona
işkence eden, döven, söven bir başka komşuna “Dur” demez misin.
Duymazdan gelir misin?
İşte Kur’an’ın ifadesiyle: “Size ne oluyor ki; Allah yolunda, ‘Ey
Rabbimiz, ahalisi zalim olan şu ülkeden bizi çıkar. Bize tarafından
bir dost gönder ve bize tarafından bir yardımcı gönder’ diyen zayıf
bırakılmış er-kekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda
çarpışmıyorsunuz?” (Nisa Suresi, ayet: 4/75).
Komşumuz ne ise dünyanın öbür tarafındaki insan da yani
Ademaleyhisselamdan bizim kardeşimizdir. İstanbul’un fethi
sırasında Konstantine, Vatikan’dan yardım teklifi geldiğinde
Kostantin, “Burada Papa külahı görmektense Müslüman sarığı görmeyi
tercih ederim” der. Zulme karşı durmak bizim en önemli
ibadetlerimizdendir.