Sıcaklar geliyormuş. Gelsin. Hoş gelsin safalar getirsin.
Sıcaklar olmasa koruklar olgunlaşmaz, meyveler tatlanmaz.
Allah hiçbir kimseye dayanamayacağı yükü yüklemediğini haber verir
Bakara süresinin 286’ıncı ayetinde.
“Ben sıcağa dayanamam” desek de dayanırız. Sıcağıyla
olgunlaştırılan meyvelerin gölgeleri de Rabbimizden bize lütfedilen
nimetlerdendir.
Her insana yetecek kadar yeryüzünde sular fışkırtan ve yağdıran
Allah celle ceallüh sıcağı soğutan suyu da indirmiştir.
Bizim tenimize ve beynimize sıcağa göre direnç gösterme özelliği
vermiştir Rabbimiz.
Tedbirimizi alalım ama korkmayalım.
Sıcağın geleceği haber verilirken “Çöl sıcakları geliyor”
denir.
Çöl sıcağını da dünya edebiyatında geçilemez şekilde söyleyen tek
kişi Mehmet Akif Ersoy merhumdur.
Necid Çöllerinden Medine’ye giderken çölü tarif ediyor:
“O güzel sîne, o çöl, şimdi ne korkunç oluyor: Bir cehennem ki
uzanmış, dili çıkmış, soluyor!”
Buyurun, bugüne kadar gelmiş-geçmiş bütün şairlerin sıcak hakkında
söylediklerinden bu şiiri geçebilecek bir beyit veya mısra
bulunabilsin, mümkün değil, çünkü sıcaklıkta cehennem zirvedir ve
Akif, onu kullanmış.
Bizans’la karşı karşıya gelinen Tebuk seferi hicretin dokuzuncu
senesinde en sıcak günlerde olmuştu.
Medine münafıkları hem Bizans’a yardım olsun hem Müslümanların gözü
korksun için çöl sıcaklarını ve Bizans’ın gücünün yakıcılığını
yayıyorlardı.