16 Nisan’da Türkiye’yi derinden etkileyecek bir halkoylaması yaşayacağız ve sonuçları bakımından milletimizin vereceği bu karar önemli değişikliklere yol açacak.
Çünkü yaşanmış şey yaşanmamış sayılamaz. “Evet” çıkarsa zaten hükümet sistemi değişmiş ve Türkiye ciddi bir sıçramanın yapısal reformunu yapmış olacak, ama “Hayır” çıkarsa da şu anki yapısal sorunlar hem ayaklara pranga olmaya, hem de çözüm arayışları zorlanmaya devam ed(il)ecek.
Yani 15 Nisan’a bir daha geri dönmeyeceğiz. Burada akla CHP’nin “15 yıldır ne istediniz de bu sistemle yapamadınız” argümanı geliyor. Bu argüman tek başına zaten AK Parti’nin bu değişikliği kendisi için yapmadığını kanıtlıyor.
Veya Cumhurbaşkanı Erdoğan için…
Bir hükümet neden kendisi açısından sorun taşımadığı iddia edilen bir sistemi bunca zahmete girerek değiştirmeye kalksın ki?
Çünkü bu argüman tam olarak doğru değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti, tabii MHP de birlikte olmak üzere, bu sistem değişikliğini sonraki nesillerin önünü açmak, vesayete kapatmak, refahı arttırmak, çift başlılığı gidermek, toplamında millet iradesinin devlet yönetiminde esas temel haline gelmesi adına, 80 milyon vatandaşın menfaatini düşünerek halka götürüyor.
Öte yandan sadece 2007 yılında yaşananlara bakmak dahi, sistemin aslında parlamenter görünümlü bir vesayet düzeni olduğunu, bu sistemin 15 yılda Erdoğan’ın kararlılığı sayesinde ve AK Parti’nin millete dayanarak birçok kavgayı vermesiyle çalıştırıldığını görmeye kâfi. 2007 yılında eğer Erdoğan ve AK Parti dik durmayıp, MHP de katkı sunmasaydı, darbe gerçekleşmiş olacaktı. Böyle olsaydı, Türkiye’nin hangi durumda olacağı okuyucunun kanaatine bırakıyorum.
Ama neler olacağını tahmin etmek için hayal gücümüzü çok zorlamaya gerek yok. 27 Mayıs’tan, 71 muhtırasından ve 12 Eylül darbesinden, 27 Şubat postmodern müdahalesinden sonra ne olduysa, dünya/bölge çok daha kritik bir safhadan geçerken de o olacaktı. Unutmayınız ki, tüm bu müdahaleler bugün değiştirmeye çalıştığımız hükümet sisteminin darbeciler lehine ihdas edilen karadelikleri, kurumları, millet iradesine kapalı yapısı sayesinde mümkün oldu. Menderes 27 Mayıs günü idam edilmedi. Onu bu ülkenin ideolojik yargısı sözde hukuksal bir görüntü içinde infaz etti.