Pazar günkü tarihi “Demokrasi ve 15 Temmuz Şehitler Mitingi” gerçekten hepimizi çok mutlu etti, ümitlendirdi.
Sadece Pensilvanya’daki teröristbaşı değil, onu kullanan üst akıl da çok zor bir gün geçirdi o gün…
Ama kabul etmeliyiz ki, bu türden üst akıllar dün de vardı, yarın da olacaklar.
Ve onların asıl hüneri, modern dönemlerin başladığı günlerden beri, kaleyi içeriden ve sistemli şekilde fethetmektir. Gülen böyle bir projeydi.
Tanzimat adamları da çöken devleti askeriyeden başlayarak Batılı sistemle güçlendirmeyi denerken, anayasal toplum düzenine geçmek istemişlerdi. Ancak hem reformların finansmanı olmadığından, hem isyan ve başkaldırılarla uğraşıldığından, hem de yetişmiş insan gücü eksikliğinden bu süreç büyük devletlerin müdahalesine açık bir zaafa dönüştü. Batılılaşalım derken sömürgeleştik. Çünkü Tanizmat reformlarının toplumsal tabanı yoktu.
Bizim Batıcılaşmanın yüzeyselliği ve millete karşı kadro hareketine dönüşmesinin temelinde bu sebepler yatar.
Son 14 yılın halk iradesine dönük yapısal reformlarına direnen iç aktörlerin Yenikapı’da zuhur eden milli iradenin mesajlarıyla özeleştiri yapmaları, yerli ve milli bir karaktere bürünmeleri çok önemli.
Değişimin onlar adına başlayıp başlamadığı 15 Temmuz’un yarattığı balayı bittiğinde anlaşılacak.
Çok sert bir üst yapı mücadelesinden geçtik. Erdoğanfobia sadece Avrupalı ve ABD’lileri etkisine almış değil. Özellikle CHP’de böyle bir sorun var. Önyargıların bir günde sıfırlanması beklenmemeli. Yani Kılıçdaroğlu’nun işi (eğer niyetliyse buna) kolay değil. Mitinge gelme konusunda yaşanan tereddüt de böyle okunmalı, gelişi ise takdir edilmeli.