Bildiğimiz, kullandığımız takvimin yanında bir de siyasi olayların kendi iç bütünlüğü içinde oluşturduğu bir takvim vardır. Olayların neden sonuç ilişkisine göre sıralandığı bir sosyal/politik tarihtir o.
İleri demokrasilerde bu takvimi milletin iradesi belirler. Millet iradesinin yok sayıldığı yerlerde ise hegemonlar, sömürgeciler ve şu sıralarda onların dönüşmüş olduğu finans kapitalin tercihleri.
Türkiye gibi daha arafta kalan ülkelerde ise karmaşık bir işleyiş vardır.
Tarihimize şöyle bir bakınız. İttihatçıların, millet iradesine göre değil, önce Rusya ve Britanya’nın arzusu ile Osmanlı’nın çözülüşünün son fren mekanizması olan Sultan 2. Abdülhamid’i devirdiklerini, sonra bu sefer Alman iradesine uyarak yorgun devleti bir sömürge kapışması olan 1. Dünya Savaşı’na sürüklediklerini görürsünüz.
Ama düşman Çanakkale’ye dayanınca, millet iradesine koşulur. Çanakkale, Kut’ül Ammare destanları yazılır. Ancak diplomasi alanında kazanımlar geri verilir. Mondros ve ardından Sevr dayatması gelir. İttihatçılar kaçar. Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde son vatan toprakları için İngiliz’e, Alman’a değil, yine millet iradesine gidilir. Kurtuluş Savaşı bu şekilde milletle kazanılır. Türkiye Cumhuriyeti kurulur.
Daha yakın tarihe gelelim.
27 Mayıs darbesi… Millet iradesinin seçtiği Menderes Hükümeti’ne karşı yapılan o hain darbe… Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın ideolojik yargı tarafından idamı dışında, DP’li Ermeni vekil Dr. Zakar Tarver’in de aralarında bulunduğu 11 siyasi ve bürokrat katledilir.
Sonra ne olur? Millet iradesi yine raydan çıkan sistemi demokrasiye doğru çekmeye çalışır.DP’nin devamı olarak algılanan Adalet Partisi başa getirilir. CHP bir daha tek başına hükümet yüzü göremeyecektir.