Cumhurbaşkanlığı, Hükümet, Genelkurmay, istihbarat kurumları,
bürokrasi ve emniyet birimlerinin birbiri ile uyumlu çalışması,
bununla birlikte hem ABD, hem de AB ile eşit ilişki talep edilmesi
bazılarını ciddi biçimde endişelendirmişe benziyor.
Brexit bu kesimde büyük moral bozukluğuna neden oldu. Çünkü AB’nin
içe dönmesi vesayetin dış desteğini zayıflatacak.
Sıradan bir Batı hayranlığı ve İslam fobisi mi; bu da var
şüphesiz.
Paniğin asıl nedeni, AB üyelik sürecinin içerideki elit vesayetin
dinamosu olduğunun ortaya çıkmış olmasından.
Yarım yüzyıldır bir AB (AET) üyeliği teranesidir gidiyor; bugüne
kadar da kimse doğru dürüst “ biz ne yapıyoruz” demedi.
Sorgulanmayan tabumuz oldu.
Almanya’nın bir daha Fransa’ya saldırmaması için kurulan kurumları
kılavuz belledik.
Gümrük Birliği bu haliyle aleyhimize çalışıyor. Brüksel ve
Strasburg tarafından üye ülkeymiş gibi yönetiliyoruz ama eşit
ilişkilere ve haklara sahip değiliz. Reform adında bir sürü kurum
ihdas ettik. Bunların hangisi gerekli, hangisi bizim topluma uygun
pek düşünmeden bir ezber tutturmuş gidiyoruz.
Kendi kendimize mühendislik uygulatıyoruz.
Avrupa Parlamentosu’nda PKK bayrakları asılıyor. Terör örgütü
kollanıyor. Kuzey Suriye’de bir PKK devleti kurulsun diye
partnerlerimiz teyakkuz halinde. Charlie Hebdo saldırısında
Paris’teki yürüyüşe gittik. Ama sadece Ankara’da beş büyük saldırı
oldu, gram destek görmedik. Bir lider gelip de cenazelere
katılmadı.