Kişisel ve toplumsal travmaların en öne çıkan özelliği, zaman
kavramında bir donukluk yaratmasıdır.
İnsanlar ve toplumları yöneten bilinçdışı, onlarla baş edebilmek
adına, başlarına gelen büyük felaketlerin zararını en asgari düzeye
çekmek ve bünyeyi ayakta tutabilmek için bazı önlemler alır.
Travma o kişiyi neden mahrum bırakıyorsa, ona karşı bir donukluk,
isteksizlik yaratmak, o ihtiyacın reddedilmesi bu önlemlerin
başında gelir. İhtiyacın bilinçdışında kapakları otomatik olarak
kapatılırken, mesaj bilinç düzeyine aktarılır. Böylelikle aslında
hiç fark etmeden bu ihtiyacı reddetmeye başlarız.
Burnumuzdan kıl aldırmayan kibirli hallerimiz genellikle bir
travma, bir yara yüzündendir.
İhtiyacın reddedilmesi, ihtiyacın yarattığı boşluğu dolduracak
kadar öfke yaratır. Geçici önlem adına psikolojimiz gerçeklikle
oynar. Ancak uzun süreler telafi edilmeyen travmalar bu geçici
durumun normal bir hal almasını sağlar