Salı günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisiyle hukuki bağı yeniden kuruldu ve üyelik beyannamesi düzenlenen bir törenle imzalandı.
Hayırlısı olsun.
Genel Merkez’deki atmosfer gerçekten partinin Ağustos 2001’de kuruluşundaki heyecanı andırıyordu. Bunu Başbakan Sayın Binali Yıldırım konuşmasında bizzat zikretti. Binali Yıldırım bu süreçte tarihi bir rol üstlendi ve milletin gönlünde taht kurdu. Bundan sonra da ülkesi için çok önemli görevleri ifa edeceğine eminim.
Bu basit yuvaya dönüş hikâyesi değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “millet merkezli siyaset” pratiği 16 Nisan reformu ile kurumsallaşmış oldu. Baş aşağı kurulmuş sistem ayakları üzerine dikildi. Anomali giderildi.
Son 15 yıllık sürecin başarı hikâyesi, millet/lider/parti sacayağının güçlü bir şekilde yan yana gelebilmesi nedeniyleydi. Aslında bir ülkenin hükümet sisteminin öncelikle bunu sağlaması lazımdı. Ancak bizim “eski” sistemimiz bilakis siyasetin halka ilişkisini zorlaştıran, siyaseti köşeye sıkıştıran, ortaya çıkan organik liderleri de yalnızlaştıran bir kurgu içeriyordu. Siyaset kurumunun zayıflaması demek, milletin söz hakkının kısıtlanması anlamına geliyordu.