Dün, Ortadoğu'da yaşananın aslında Batı'nın içsavaşı olduğunu,
bunu ihraç ettiğini, Batı uygarlığının savaş ve sınıf kökenli derin
bir sarsıntıyı şiddetlice hissettiğini ifade etmiştim. Savaş ve
sınıfsal sorunlar, insanın doğasının kötü yönlerinin (günahın)
Batı'da laik tezahür edinmiş halidir. Batı kendi uygarlığını
kurarken milyonlarca kölenin eti ve kanı ile çalışan bir makineyi
işletti. Bugün, bunun sonuçları, hem Batı'daki geniş “öteki”
kitleler, hem de Suriye, Irak, Asya ve Afrika'dan Avrupa'ya yığılan
mülteciler üzerinden Batı sınırlarına dayanmış durumda.
Eğer Batı, hemen Arap Baharları öncesi, Erdoğan'ın “One minute”
ikazını ciddiye alabilseydi, buna aslında Filistinlilerden çok
kendi uygarlıklarının ihtiyacı olduğunu çok kısa sürede
göreceklerdi. Ama bir uygarlık ahlaki ve düşünsel sınırlarına
erişmişse, olması gereken olmadan yeni yolu bulmak mümkün
olmuyor.
Kaldı ki, Batı da yekpare değil ve hareket edebilecek esneklik ve
basitliği çok uzun süre önce yitirmiş durumda.