Hissettiğimizi söyleyebilirim; ama tam olarak ne kadar
farkındayız o konuda emin değilim. Lakin dünyamız çok önemli bir
değişimin hemen başında/içinde yer alıyor. İmparatorluklar,
monarklar, ulus devletler çevriminden sonra, küreselleşme ile
birlikte yeni siyasal düzenin ne olacağına dair sıkıntılı bir geçiş
dönemi yaşıyor.
Aslında adı konmamış bir dünya savaşı bu. Biz parçalı tezahürlerini
görüyoruz. Dolayısıyla parçaları birleştirip konum belirlemek için
tarihe bakmak ve hislere de güvenmek gerekiyor.
Yaklaşık altı bin yıllık uygarlık tarihinde, 20 uygarlık türü
yaşanmış. 19 tanesi “yok olmuş”, aslında diğerine dönüşmüş. Şu anda
20. uygarlığın içindeyiz; yani Batı uygarlığı. Bu Batı içinde
bizler de varız. Dün Doğu içinde Batı'nın olduğu gibi...
İmparatorluklar döneminin sonu Birinci Dünya Savaşı ve 19.
uygarlığa dair en büyük temsilci ise, Osmanlı İmparatorluğu idi.
Batı uygarlığı yükselir ama henüz Doğu ile mücadele ederken, aşağı
yukarı beş yüz yıl Osmanlı'yı alt etmek için çalıştı. Son sahnede
Sevres'e kadar içinde Sykes-Picot'nun da olduğu toplam beş gizli
anlaşma yapıldı.
Toynbee'nin dediği gibi, 1500. yıldan sonra kendisini “olduğu gibi”
Batı dışında günümüze getirebilen bir uygarlık olamadı. Batı tüm
kurumları ile Doğu'nun ve onun lideri olan Osmanlı'nın içine
yerleşti. Osmanlı rejimini bizzat İttihatçı ve Kemalistlere
dönüştürttüler. Hilafetin, saltanatın, alfabenin, hukuk sisteminin
ve tüm hafızanın kazınması işini, bunun çok hayırlı olduğuna
inandırdıkları “yerli devrimcilere” yaptırdılar.