Kıymetli AKŞAM okurları…
Agos, Taraf, Yeni Şafak derken, yolum nihayetinde AKŞAM ile
buluştu. Bugünden itibaren haftada dört kez, pazartesi, salı,
perşembe ve cumartesi günleri olmak üzere sizlerle hasbıhal
edeceğiz.
Bizi birleştiren ortak bir derdimiz olması.
Bu dert sahici bir dert…
Çok şey istemiyoruz… Özgür, eşit, onurlu, tok ve kardeşçe
yaşamak...
Tüm kimlik ve kültürleriyle, 1. Dünya Savaşı’na kadar büyük bir
medeniyet yaratmış, bir yok oluş çemberinden geçerken Çanakkale’de
dünyaya meydan okumuş bir direncin mirasçılarıyız.
Yeni ülke kurulurken, yapılan kritik hatalar ile medeniyet
kurucu/taşıyıcı özelliklerimiz tozlanmış, özgüvenimiz çökertilmiş,
kardeş kardeşten şüphe duyar hale gelmiş. İşte son 14 yıldır, bu
millet tüm parçalarıyla özgüvenine kavuşuyor ve o derece önleyici
hamlelerle karşılaşıyor. Bizim kendi adımıza yaptığımız “çok şey
istemiyoruz” tespiti de böylelikle boşa çıkıyor. Çünkü Türkiye’nin
iç barışını sağlayarak ayağa kalkması, özgüvenini kazanması demek,
bizim arzumuzdan bağımsız olarak “çok şey” istiyoruz demek. Bölgede
ve dünyada statükonun değişmesi demek.
O nedenle bu büyük hamle, küresel ölçekte büyük bir aktörün geri
dönüşü olarak algılanıyor. Çünkü bu coğrafya, doğasından ötürü, ya
parçalanmış ya da güçlü devletler üretiyor. Ortası yok.
Bin küsur yıl önce, Türkler Anadolu’ya geldiklerinde Kürt ve Arap
beyleri ve Ermeni prensleriyle karşılaştılar. Ama birbirleriyle
savaşmayı sürdürmek yerine, baskıcı Bizans ve Pers
imparatorluklarına karşı ittifak ederek ABD’nin nice sonra
kurabildiği çokuluslu, çok kültürlü medeniyeti yarattılar.
Osmanlı’nın bu özgüveni, çeşitliliği büyük bir sinerji ve güce
çevirdi. Ne zaman ki bu özgüveni yitirdi, o zaman Sevr’e varan
süreç yaşandı.
Osmanlı’yı yeniden ihya etmekten ve Viyana kapılarına 3. kez
dayanmaktan bahsetmiyorum. Ama yeniden Ortadoğu ve bölgemizin
parçalanmış devletçiklere bölünmeye aday olduğu bu günlerde,
Türkiye’nin iç barışını, ortak amaçlarını, herkesi eşit/adil
şekilde gözeten demokratik sistemini kurması ve dünyaya model
olması gerektiğini ifade ediyorum.
Bu kavgada, medyanın ciddi bir rolü var. Çünkü algı her şeydir.
Medya algı savaşında sosyal medya fenomeni ile birlikte bu kavganın
tam ortasındadır.