Siyaseti insan ilişkilerinin “tuzu” olarak görmek mümkün. İnsan uygarlığı, ilişkilerimizi mümkün olan en adil düzeyde tutmak, yaşamın bizi zorladığı ağır rekabet şartları altında insan onurunu yitirmemek, bizi çürümek adına derin bir tecrübeye sahip. Tuzun çürümeyi önlemesi gibi, siyaset de kanıtlanmış ahlaki değerlere yaslanırsa ilişkilerimizi ve tabii ki bizleri çürümekten koruyabilir.
Ama ya “tuz” da kokarsa, tuzu ne ile tuzlayacağız? İşte o noktalarda ortaya önce düşkünlük, sonra kaos ve sonunda da faşizm ortaya çıkıyor.
Bugün yerli siyaset sahnesinde bir düşkünlük ve çürüme söz konusu. Herkesin gözleri önünde 13 Nisan günü Kılıçdaroğlu dokunulmazlıklar konusunda evet diyeceklerini açıkladıktan sonra, salı günü bizzat kendisi Meclis’teki kabinde “hayır” oyu kullandı. Kabine ondan sonra girenler, masa üzerinde yeşil (çekimser) ve beyaz (evet) oyunu ifade eden pulları gördüler, kırmızı (hayır) pulu zarfın içinde olmalıydı.
İşin kötüsü, şimdi çıksa ve “Hayır ben evet oyu verdim” dese
bile kendisine inanacak çok az insan var bu ülkede.
Kaldı ki, Meclis aritmetiği ve kullanılan oyların rengine
bakıldığında zaten CHP ve HDP’nin blok olarak hayır oyu verdikleri
net biçimde ortaya çıkıyor.
Sorun burada oyların nasıl kullanıldığı değil. CHP liderinin sözünü tutmamaktan hiç rahatsız olmaması. Her sinkaflı/yıkıcı sözü kolayca telaffuz edebilmesi, dili kirletmesi ve bunu bir tür siyaset olarak yaptığını söylemesi. Bu kişi Türkiye’nin ana muhaefet partisinin lideri…
Öte yandan, şiddet ile araya mesafe koymayı bırakın, örgütün şiddetini demokrasi kılıfına sokmaya çalışan, böylelikle siyasetin en temel özelliğine saldıran bir HDP söz konusu. Oysa eğer şiddet varsa, siyaset yok.
Dürümlü’de naaşlarından arta kalanların toplam 50 kiloluk üç torbaya sığdığı, 17 vatandaşı öldüren PKK vahşeti karşısında HDP’nin son tavrı, siyasetin ama aslında insanlığın bittiği noktadır.
Dolayısıyla, siyasetin sınırları dışında gezinen, siyasi zemini doğrudan yok edecek faaliyetleri demokratik tavır olarak kabul ettirmeye çalışan bir muhalefet çürüyüşüne tanık oluyoruz.