Din önemli bir olgudur. İster pozitivist bir aydınlanmacı olun, ister seküler veya tutkulu bir mümin, bu gerçek değişmez. Aydınlanmacıların iştiyakla inandığı o Sekülerleşme Tezi ise, çoktan çökmüştür. Din, bilim, teknoloji ve demokrasi ilerledikçe hayatımızdan çıkıp gidecek gibi değildir. Açıkçası, tersinden bakıldığında, dünyanın önünde sonunda tek tip bir insan modelinden mürekkep olacağına da inanmam.
Bu farklılıkların dostça bir söyleşi olarak karşılaşması ve bir arada barış içinde yaşaması gerekiyordu. Ama herkes birbirini dönüştürme ve yargılama hastalığına düştüğü için, bir de işin içine paylaşım kavgası girdiğinden işler sarpa sardı.
Doksanlarda SSCB ve ideolojiler çökünce, sömürü sistemi yeni bir düşman aradığında, dinin orada hâlâa yaşadığını gördü. “Medeniyetler Çatışması” diye meşrulaştırılmaya çalışılan şey, dinin hiçbir yere gitmediğini de ispatlıyordu. Batı Hıristiyanlığı laisite karşısında meşru alanlarından dahi geri çekildiği için, İslam bu m