Çıkan hafta, perşembe sabahı DAİŞ militanları YPG üniformaları
giymiş halde iki kamyonetle Mürşitpınar sınır kapısına yakın bir
noktada bomba patlattı ve çatışmalarda 150'yi aşkın insan öldü.
Ölenler arasında siviller vardı. Türkiye, bu saldırıyı
Cumhurbaşkanı ve Başbakan düzeyinde kınadı, yaralılar Mürşitpınar
Devlet Hastanesi'nde tedavi altına alındı.
Suriye'de bulunan siviller, Kürt, Arap, Türkmen veya Ezidi olsun
hiç fark etmez, hepsi de bizim akrabalarımızdır. Bu menfur
saldırılar bu anlamda bizler için daha da acı vericidir. Şiddetle
kınıyoruz. Türkiye bu konuda üzerine düşeni yapıyor, yapmalı ve
yapacak da. Lakin...
Yeni Şafak'ın dünkü manşeti Suruç Kaymakamı Abdullah Çiftçi'nin
isyanına ayrılmıştı...
Çiftçi son beş ayda Kobani/Ayn El Arab'a bin dokuzyüzyirmi yardım
TIR'ı gittiğini, halen DAİŞ saldırısından kaçan 130 bin Kürt'ü
konuk ettiklerini, yaralıların tedavi gördüğünü, ama buna rağmen
DAİŞ'le ilişkilendirilerek “Terörist Türkiye” kampanyası
yapıldığını ifade ediyordu.
PKK/HDP bu konuda 2013'ün ortalarından beri çok tehlikeli ve
haksızca bir kirli propaganda kampanyası yürütüyor. Propaganda
makinesi, PKK yayın organları ile kısıtlı değil; içeride ve
dışarıda AK Parti karşıtı koalisyona bağlı yayın organları
şuursuzca yalanlar üreterek bu işin sürek avı şeklinde
sürdürüyorlar. Paralel kriptoların hepsi HDP'li olmuş durumda.
Bu operasyonun hedefi belli. Tek ve güçlü bir kampanya ile
Türkiye'nin hem iç, hem de dış siyasetinde etkili bir manivela
üretiyorsunuz. AK Parti ile elden kaçan Türkiye kontrolünü, medya,
STK ve siyasi partilerle yeniden elde etmeye çalışıyorsunuz.
Suriye'deki trajik durum bunun için sonsuz imkan yaratıyor.
Seçim sürecinde ittifak bu ana hatta ilerledi, işbölümü yaptı.
Suriye üzerinden ülke siyasetini, istikrarlı ekonomisini ve
toplumsal barışı hedef alındı. Amaç AK Parti'nin en büyük gücü olan
muhafazakar kitle desteğini parçalamaktı.