Markar Esayan Akşam Gazetesi

CHP bu fırsatı heba etmemeli…

Yukarıdan aşağı değil, aşağıdan yukarı bir inşa dönemindeyiz. Yukarıdan aşağı mühendisliklerin ideolojilere yansıması keskin devrimlerle olur. Antidemokratik olduğu kadar, kadrocu hareketlerdir bunlar....

02 Ağustos 2016 | 416 okunma

Yukarıdan aşağı değil, aşağıdan yukarı bir inşa dönemindeyiz. Yukarıdan aşağı mühendisliklerin ideolojilere yansıması keskin devrimlerle olur. Antidemokratik olduğu kadar, kadrocu hareketlerdir bunlar. Ana amacı, halkı ikna etmek değil, devleti ele geçirmektir. Bu nedenle şiddet meşru bir araçtır. Zamanla ilişkileri sorunludur. Bu yüzden acilcilik söz konusudur. Halkın olup bitene biat edeceği, olmazsa boyun eğdirileceği düşünülür. Çünkü onların adına kendini feda eden, en iyisini düşünen seküler peygamberlerdir kendi gözlerinde…

Aydınlanma’nın bir sapması olarak bu türden devrimcilik, devirmecilik tarihte kendisine alan bulmuştur. Zamanla, geleneksel çevre içinde devinen aydınlanma sürecini çok yavaş ve zaaflı bulan radikaller türedi. Rousseau bu radikallerin başında geliyordu. Bir süre sonra masonlardan ayrışan yarı gizli Aydınlanmışlar (Illuminaten) grubunun ortaya çıktıkları görüldü. (1760’larda Bavyera Ingolstadt Üniversite çevresi.)

Ne ilginçtir, ilk paralel yapıdır bunlar. Süreci hızlandırmak için devlete sızmak, takiyye yapmak, suikastlara varan uçlara savrularak, siyasi ve ekonomik çevreleri ele geçirmek adına epey çaba sarf ettiler. Cizvitleri ve Katolik kilisesini alt ettiler. Hıristiyanlık akidesinin içini boşalttılar. Bu çabalar Fransız Devrimi’nin hemen öncesine rastlar. (1793’te Hıristiyanlık Fransa’da resmen yasaklanmıştır.)

Dolayısıyla, bu türden yapılar, Gülen gibi, Batı aydınlanmasının gayrımeşru çocuklarıdır ve Doğu’ya ait değillerdir. Bu yöntemler daha sonra buharlaşmadı; özellikle medya, insan hakları örgütleri, lobiler ve STK’lar üzerinden, ama özellikle finans tekelini öne çıkararak dünyayı, devletleri dizayn için kullanagedi. Bu manada sosyalizm, liberalizm ve kapitalizm aynı madalyonun farklı yüzleri olarak ideolojik kamuflaj işlevi görmüştür.

Bunun yanında ilerleyen bir diğer kanal ise, toplumun taleplerini izleyen evrimci süreçtir. Bu iki ekol özellikle Batılı devletlerde iç içe geçmiş bir şekilde mücadele halinde bulunurlar. Ama asıl yıkıcı etkisi Doğu ülkelerinde olmuştur.

1.Abdülhamid ile başlayan Osmanlı Batılılaşması da, tıpkı Avrupa Aydınlanması’nda olduğu gibi, geneleksel yapının içinde, geride bırakılması gerekenleri tedrici bir süreçte dönüştürmeyi amaçlıyordu. En keskin liberallerden Namık Kemal bile anayasacı Meclis’i, İslam’ın “Meşveret” kavramına bağlayarak meşrulaştırmaya çalışıyordu.

Osmanlı kendi içinde Avrupa gibi, evrimci ve radikal ekolleri sorunlu da olsa birarada tutmayı beceremedi ve radikaller kontrolü 2. Abdülhamid’i devirerek elde etti. Çünkü Osmanlı’nın panik haliydi söz konusu olan ve radikallik sağduyuya galebe çalabilirdi.

“Kutuplaşma” diye bize dayatılan şeyin altında da bu tarihsel bağlam var. Bir olgu değil, bir temenni. Geleneksel yapıyı tümden yok etmeyi amaçlayan bir kibir ve acilcilik. FETÖ ile sekülerler flörtünün bu kadar kolay olmasının nedeni de aynı ekolün çıktıları olmasından.

15 Temmuz’da, işte böyle bir darbeye karşı halk darbe yaptı ve “kuralı ben koyarım” dedi. Bu yüzlerce yıllık bir tecrübenin sonucudur.

15 Temmuz’da halk, devletin ve tüm kurumların kendi taleplerine göre, çoğulcu şekilde, liyakate dayalı bir zihniyetle inşa edilmesini istediğini ortaya koydu. Darbecilerin başarısızlığı oranında millet iradesine dayalı evrimci reformların önü açıldı.

Burada sorun, eski ekolün bileşenlerinin bu sürece ne kadar hızlı adapte olacağı ile ilgili olacak. Cumhurbaşkanı ve Başbakan tüm iyiniyeti ile, geçmişe bir sünger çekerek, 15 Temmuz’u bir milat alarak Türkiye demokrasisinin kurumsallaşması için çaba gösteriyorlar.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Keşke o kadar basit ve kolay olsa… 26 Eylül 2020 | 272 Okunma Model çok net… 24 Eylül 2020 | 377 Okunma Basit bir tartışma değil… 19 Eylül 2020 | 287 Okunma Beceremedin Macron… 17 Eylül 2020 | 495 Okunma Bana dostunu söyle... 12 Eylül 2020 | 2.004 Okunma