CHP’nin durumu oldukça sıkıntılı... Bu sıkıntı Kılıçdaroğlu, özeleştiri ve telafi etme basireti göstermek yerine gerginliği yardıma çağırmasıyla artıyor, artacak. Bu sanki bilinçli bir tercih ama basiretsizlik ve kurnazlık karışımı ile daha tehlikeli hale geliyor.
Baykal’a kaset operasyonunu yapanlar sanırım “CHP geçmişiyle yüzleşsin, siyaseti bürokrasi veya medya baronları ile değil halkla yapsın, güçlü bir ana muhalefet partisi olsun” amacında değillerdi. Çünkü niyeti halis olanlar böyle karanlık yöntemler kullanmazlar.
Sevilir sevilmez ama Deniz Baykal ve Bülent Ecevit ülke
siyasetinde bir geleneğe denk geliyordu. Teşkilattan yetişmişlerdi.
Bu aşağıdan yukarı yolculuk, hem kişilerin ehliyetini teyit eder,
hem de bir meşruiyet yaratır.
Ama onların da günahı büyüktü. CHP’ye lazım olan reformlara
direndikleri oranda, AK Parti de siyasetin doğasını değiştirdikçe,
bu zayıflık bürokratik vesayet/medya ve İstanbul sermayesi
tarafından giderilemez oldu.
Beklenen modern/postmodern darbeler, büyük bir ekonomik kriz veya
bir uzaylı istilası gerçekleşmeyince, CHP kişiliksizleşti,
içeriksizleşti. Kronik zayıflık tabandaki depresyonu arttırdı. Bu
konuda Kılıçdaroğlu suçlanamaz. CHP bu kabuksu haliyle zaten ele
geçirilmeye müsait bir tabela partisine dönüşmüştü.
CHP kurumsal olarak bu durumdaydı ama kendisine sığınacak yer
bulamayan yüzde 25’lik bir oy potansiyeliyle çok değerli bir
“ganimete” hükmediyordu.
İşte 2010’da CHP’ye kaset operasyonu yapan merkez, hani şu şirket
alıp parçalayan, satan simsarlar gibi partinin üzerine çöktü.
Bundan hemen önce kendisine giden dosyalarla Kılıçdaroğlu’nun
parlatıldığını, Baykal’ın ise itibarsızlaştırıldığını
hatırlayalım.