Değişim özünde sihirli bir kelime değil. Kullanıla kullanıla belki anlamının içi boşalmış olabilir. (Çünkü söz, suiistimalini anlamını terk ederek cezalandırır.) Ama aslında ister birey, ister devlet olsun, sürekli yanı başımızda olan tezcanlı bir dost, bazen ise amansız bir düşman değişim. Onu nasıl algıladığımızla ilgili bir durum bu.
Bizler farkında olmasak da her gün yeni bir dünyaya uyanıyoruz. Siyasi hayatın keskin değişimleri devrimler ise, tabiatın keskin değişimleri de mesela bir deprem olabilir. Sosyal/çevresel yaşam alanımızın böyle hızlı şekilde dönüştüğü dönemlerde değişimi daha sert hissediyoruz.
Ama hayat genelde böyle yaşanmıyor. Her gün devrimler, depremler olmuyor. Daha tedrici bir değişimin içinde yol alıyoruz. Bu da, sanki denge durumlarında toplum devinmiyor gibi algılanıyor. Oysa öyle değil. Filozofun dediği gibi, “değişmeyen tek şey değişimin kendisi” ve aynı nehirde iki kez yıkanılmıyor.