Cumhuriyet tarihimizin en önemli reformunu şu sıra Meclis’ten geçirerek milletimizin önüne getirmeye çalışıyoruz.
Bu değişiklik tek cümleyle “Millet iradesinin kurumsallaşması” şeklinde özetlenebilir.
Devleti bir arabaya benzetirsek, şoför koltuğuna “milletin” geçmesi garanti altına alınıyor.
Ya da eğer devleti bir bilgisayar, hükümet sistemini de bilgisayarın programı olarak nitelersek, bu değişiklik ile mavi ekran veren işletim sistemini virüslerden temizlemiş olacağız.
CHP, milleti her zamanki gibi küçümseyerek, onun korku ve duygularını kışkırtmaya dönük “Rejim değişiyor”, “Meclis kapanıyor” “Tek adam rejimi geliyor” gibi sloganları öne çıkarıyor. Yani öyle düşünüyor ki, millet bu taslaktan anlamaz, tercihini rasyonel değil, duygu ve korkularına göre yapar. Eğer yeteri kadar vatandaşların kafasını karıştırabilir, onu korkutabilirsek, olası halkoylamasından “hayır” cevabını çıkartabiliriz.
Yapılacak değişiklik ile şu an yürütmenin zaten anayasada var olan yetkilerinde herhangi bir değişiklik olmuyor. Sadece yürütmenin yeri değişiyor. Yürütme parlamentodan çıkmıyor, halk tarafından seçiliyor. Demokrasinin üç temel kuvveti olan yasama ve yürütme doğrudan, yargı da dolaylı olarak milletin emanetine alınıyor.
Şu anki fiili sistemde zaten yasama ve yürütme kuvvetleri birbirinden ayrılmış değil. Ya hâkim parti yasamayı komple kontrol ediyor ya da koalisyonlara mahkûm oluyorsunuz. Muhalefetin bu sistemi savunmasını da anlamak mümkün değil. Meclis’te bir hâkim parti olduğu müddetçe ne denetleme, ne de yasama pratiklerinde herhangi bir etkileri var. O yüzden bu işlevsizlik onları bacak ısırmaya kadar götürüyor.