Diyanet İşleri Başkanlığı ve Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez'e
yönelik hareketlenmeyi neye yormalıyız? Tabanda için için pişen,
sonunda patlak veren ve tartışmaya açılan bir konudan mı
bahsediyoruz? Yani hayatın olağan akışı içinde Diyanet
sorunsallaştı da öyle mi gündeme geliyor?
Kimi yazarlar konuya böyleymiş gibi Diyanet'e kılıçlarını çekerek
dahil olmuş ama emareler pek öyle değil. Aydın, yazar veya kanaat
önderi olmak “her acurum var diyene tuzlukla koşturmak”
olmamalı.
Hele Türkiye gibi henüz gündemi doğal biçimde oluşmayan, algı
mühendisliklerinin siyaset kurumunu rehin almaya çalıştığı
ülkelerde, fikir erbabı işini çok daha ciddiye almak durumunda.
Eğer bir Lapon 2013'ün başında bu ülkeye yerleşmiş olsaydı, sadece
gözlem yaparak şu üç yılda Türkiye'nin şahsına münhasır zor
kimyasını anlamış olurdu.
Biliyorsunuz son fetva meselesinden önce de Diyanet İşleri Başkanı
Görmez makam aracı üzerinden itibarsızlaştırılmak istenmiş, Sayın
Cumhurbaşkanı da tavizsiz şekilde kuruma sahip çıkmıştı. Böyle
saldırılarda, en yüksek perdeden tavır konmaz da tereddüt edilirse,
operasyon amacına ulaşır. Söz konusu şahıslar değildir. Bu nedenle
de Cumhurbaşkanı Sayın Görmez'e en iyisinden zırhlı bir araç tahsis
etmiştir.