Kudüs konusunda ülke içinde ve dünyada yaşanan ortak hassasiyet hepimiz için ümit verici. Aslında bu hassasiyet eğer aklıselimle değerlendirilir ve geliştirilirse, Filistin ve İsrail barış görüşmeleri eskisinden farklı ve sonuç alıcı bir sürece evrilebilir.
İsrail’in ve ABD’nin verili tavır ve tercihleriyle bunun zor bir olasılık olduğunu biliyorum. Ancak burada eskisinden farklı bir küresel inisiyatif oluşturma şansı doğdu. Bu şans doğru değerlendirildiğinde, ortalığı eskisi kadar boş bulamayan, algıyı yönetemeyenlerin tavır değiştirmesinin mümkün olduğunu not etmekte fayda var. Ve bir barış geliştirilecekse, bunun başka bir yolu da yok.
AKŞAM’daki dünkü yazısında Ufuk Ulutaş kardeşim yapılması gerekenelerle ilgili güzel bir özet sunmuştu. Filistin’in devlet olarak var olması ve tanınabilmesi için Filistin’e verilmesi gereken destekleri sıralamıştı. Bir devlet için gerekli olan özellikleri, güvenlikten, ekonomiye, sınırlardan, içbirliğe ve hükümetin sıhhatine kadar yapılması gereken birçok iş var. Bunun için şeffaf bir fon kurulması ve siyasi destek verilmesi, Filistin’in yok edilmeye çalışılan kültürel mirasının korunmaya alınması bu önerilerden birkaç tanesi.
Bu amaç etrafında Filistinli bileşenlerin bir araya gelmesi ve geçmişte yaşanan ayrılık ve çatışmaların yaşanmaması çok önemli. Ulutaş’ın dediği gibi, söz konusu Filistin’in egemenliği olduğunda, İsrail için Müslüman/Hıristiyan, İslamcı/Sosyalist Filistinli pek fark etmiyor. O zaman tüm Filistinli bileşenlerin bu gerçek ışığında birlik içinde olması son derece önem arz etmekte.
Esasen, Filistin tarafının ikna olduğu iki devletli barışçı çözüm, barışı hedefleyen bir İsrail devleti için de hemen gerçekleştirilmesi gereken en makul çözümdür. Ancak, İsrail her çatışmada alan kazandığı ve yaptığı her eylemden bağışık tutulduğu için, “nihai çözüm” konusunda, yani Filistin varlığını ortadan tamamen kaldırma konusunda cesaret kazanmıştır. Böylelikle hepsini elde etmek varken, dünya buna göz yumuyorken, neden daha azıyla yetinelim psikolojisine girmiştir.