Geçenlerde bir miktar bahsetmiştim. Belçikalı kadın düşünür
Chantal Mouffe ve vefat eden eşi Laclau'nun üzerinde çalıştıkları
bir kuram var, “Radikal Demokrasi…”
Geçen gün Meclis kürsüsünde CHP'nin araştırma önergesine karşı
konuşurken, bundan da bahsettim. Çünkü bu kuram çok temel bir
meseleye çözüm bulmaya çalışıyor. Ben tamamen bu kuramın arkasında
değilim, itiraz ettiğim noktaları da var.
Ama bir temel meseleyi doğru teşhis ettiği için değerli olduğunu
düşünüyorum. Üstelik yeni de bir konu değil, ama başarılması zor.
Mesela Hz. Mevlana da bu konuyu gündeme getirmişti ki, kürsüde onu
da anlatmaya çalıştım.
Şimdilerde Cumhuriyet gazetesine eski bir fon olmakla meşgul Sezen
Aksu'nun güzel bir şekilde seslendirdiği o ünlü dizeleri
hatırlamaya çalışalım.
Dünle beraber
Gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa
Düne ait
Şimdi yeni şeyler
Söylemek lazım.
Mevlana şüphesiz bu dizeleri “Geçmişi boş verin, gününüzü gün edin”
anlamında söylemiyor.
Ben şöyle de anlıyorum. “Dünden bugüne çözdüğümüz kadar,
devraldığımız sorunlar da var. Ama düne kadar tekrarladığımız bakış
açısı/sözler ile bunları çözemedik. O vakit şimdi yeni bir şeyler
söyleme zamanı.”
İyi de, sorunlar dediğimiz şey çoğul bir durumu, bir söyleşiyi ima
etmiyor mu? O halde önce sorunlar yaşadığımız kişi, topluluk ve
kurumlarla söyleşiye/ilişkiye geçeceğiz.
Şunu tespit edelim ki bu konuda çok başarılı değil insanlık.
Sorunların kendisini çözmeye daha varamadan, çok daha öncesinde,
“öteki ile karşılaşma”larda başarısız oluyor insan-lık.
O zaman, Mouffe ve Laclau'nun önerdiği şey, Mevlana'ya bağlanıyor,
anlam buluyor. Daha tatsız ve kuram diliyle ama önemli değil.
Öncellikle, hiçbirimiz birbirimize benzemek, bize dayatılan şeyleri
kabul etmek, devşirilmek veya bunu elimizdeki güçle başkalarına
yapmak durumunda olmamalıyız.
Başkalarına tahakküm eden kendi insanlığını ezer.