AK Parti, Erdoğan’ın liderliğinde üç temel meseleyle boğuşmak durumunda olduğunu biliyor ve hamlelerini buna göre yapmaya çalışıyordu. İlki, iç barışı sağlayacak zor hamleleri yapmak, zarar görmüş toplumsal güveni, devletle toplum arasındaki ilişkileri onarmaktı. Burada Kürt sorunu öne çıkıyordu. Kapan ise PKK ile kurulmuştu. İkinci olarak, sosyal adaleti, dezavantajlı kesimlerin orta sınıflaşmasını, ülkeyi tarihsel kapanda tutan faiz/enflasyon dengelerini sağlamak, kısaca ekonomik anlamda güçlü/bağımsız rotada ilerlemek durumundaydı. Ve tabii üçüncü olarak devlet mekanizmasını demokratikleştirmek, bürokratik olagarşiyi aşmak, bir aygıt olarak devleti milletin iradesine sokabilmekti. Burada son gladyo ve derin devletimiz olan paralelle karşılaşacaktık. Dolayısıyla, bu üç noktada başarılı olunduğu oranda değişim kurumsallaşacak ama en ağır darbeleri de bu alanlardan alacaktık. Bunlar bir ülkenin teslim alındığı fay hatlarıydı çünkü. Vesayetin konuşlandığı, tahkimat yaptığı mayınlı yerlerdi. Ancak kavganın kimyası “delikanlı” Anadoluluların kavradığından daha karmaşık tuzaklar içeriyordu.