1969’da doğmuşum. Babam nüfusumu çıkartmak için müdürlüğe gitmiş. Memur dosyamın üzerine kırmızı kalemle “Ermenidir!” diye yazmış. Evet, ünlemli bir şekilde. Babam bunu bana yıllar sonra anlatmıştı. “Doğumum olay olmuş” diye gırgır geçmiştik. Latife edilecek bir konu değil tabii. Ama o zamanlar başka çaresi de yoktu. Ermeni konusunun Türkiye’de netameli bir meseleye denk geldiğini kabul etmeliyiz. Sadece Tehcir bağlamında değil; “Kurucu öteki/düşman” şeklindeki Ermeni algısı, öyle bir günden değişecek gibi de değil. Ama üzerinde yeri geldikçe konuşmak, süreci daha da hızlandıracaktır. Çünkü son 15 yılda bu konuda pozitif manada ciddi mesafe alınmıştır. Karabağ’da son yaşanan çatışmalarda, dil geçmişteki kadar olmasa da, bu olumsuz/milliyetçi algının içinde işlevselleşti ve yine görünür oldu. Özellikle, zırhından soyulmuş bir elektrik kablosuna benzettiğim sosyal medyada durum daha da vahim seyretti. Tabii bunun gerçek hayata yüzde yüz denk gelmediğini, paralel hesapların bu fırsatları toplumsal gerginliği, önyargıyı körüklemek için kullandıklarını da hesaba katmalı.