Bir süredir bir kitap üzerine çalışıyorum. Batı kültürünün krizi, bu krizin üstüne binmiş ülkemizin kendi yüzeysel/tepeden inme Batıcılaşma süreci ve Yeni Türkiye ideolojisi… “Sekülerleşme Tezi” de kitabın bir bölümünü oluşturuyor. Bu tezin iki ayağı var; Mekanistik ve Evrimci teori (aslında dogma). Her ikisi de aynı sonucu veriyor. “Modern devlet, bilim ve teknoloji insanın taleplerini karşıladıkça dinler ihtiyaç olmaktan çıkacak, 19, bilemediniz 20. yüzyılda tarihe elveda diyeceklerdi.” Sadece bu teori üzerine kurulmuş SSCB çöktü, Aziz Vladimir Marks ve Lenin’i gömdü. Dini hoşgörüye dayalı ABD ve Britanya, Kıta Avrupası ile oyuncak gibi oynuyor. Dünyanın en sekülerleşmiş ülkesi İzlanda’da ölümden sonra hayata inanma yüzde seksenlerin üzerinde. Artık bu tezin en ateşli savunucuları bile (Bellah, Berger, Stark, Cox, Bell vd.) olabildiğince canlı dini bir yüzyıl yaşadığımızı söylüyorlar. Aydınlanma, insanın sonsuz kez tekamül ettirilebileceğini iddia ederken, Batılı kültür ve yaşam biçiminin nihai/evrensel mükemmel zirve olduğu metafiziğini de dünyaya “bilimsel” bir gerçeklik olarak dayattı.