Türkiye'de, kökü dış ülkelerde olan bir medya/siyasi parti
işbirliği ile gerçekleri ters yüz edebileceğini zanneden büyük bir
kibir sergileniyor. Bizlere zorla, gerçeğin, gördüğümüz, elimizle
dokunduğumuz, her gün yaşadığımız değil, kendi gösterdikleri gibi
olduğuna inanmamızı bekliyorlar. Beklemekle de kalmıyorlar, yine
aynı gücü üzerimizde baskı aracı olarak sonuna kadar en faşizan,
ahlaksızca şirretlikle tatbik ederek, siyaha ak, aka da siyah
dememizi bekliyorlar.
1952'lerde NATO üzerinden gladyonun organize ettiği bir operasyon
sessiz sedasız ülkede inşa faaliyetine girişti. İlk kurbanları
rahmetli Menderes oldu. Bizler daha çok “askerle” muhatap olduğumuz
için, Türkiye'deki vesayetin aslında sivil bir yapılanma olduğunu
geç fark ettik. Hatta yeni fark ediyoruz. Belki 90'lı yıllar ve
küreselleşme yetişmese, SSCB dağılmasa, gladyolar etkisini yitirip
başka kılıflara bürünmese, bu sivil yapılanma uzun süre askeri
vesayetin ardına gizlenecekti.