Dünyanın her yerinden ve tabii ki içerideki çeşitli mahfillerden gelen “PKK ile masaya oturun” çağrılarını nasıl anlamalıyız? Tabii bu çağrılar barış adına yapılıyor, kâh ateşkesten, kâh müzakerelerin yeniden başlamasından, kâh Öcalan'la görüşülmesinden dem vuruluyor.
Tabii ki çatışmaların bitmesi tüm arzumuz. Barış istemek de kimsenin itiraz edeceği bir şey olamaz.
Ama bu çağrıların, sanki 6-8 Ekim'den beri, bunca insanın ölmesine yol açan iki eşit sorumlu aktör varmış gibi, bu aktörlerin, yani devlet ve PKK'nın eşitlenerek yapılması şüphe uyandırıyor.
Sanki tüm bu olanlar iki aktörün beceriksizliğinden, teferruat sayılacak bazı küçük hatalar yüzünden yaşanmışçasına basite indirgeniyor.
Oysa elimizde Çözüm Süreci gibi devasa bir deneyim var ve olmuş olan olmamış sayılamaz. Biz bu süreçte önemli deneyimler elde ettik. Bundan sonra nasıl bir yol izlenecekse, bu deneyimler üzerinde yükselirse bir anlamı olacak. Yoksa aynı delikten iki kere ısırılmaktan öteye geçmez.
Nedir o deneyimler?
İmralı, KCK, PKK, PYD ve HDP'nin Çözüm Süreci'ni bir Truva Atı gibi kullandıkları, küresel oyuncularla ülkeye istikamet vermek, bir içsavaş çıkarmak, Suriye üzerinden yeni yüzyılın dengeleri oluşurken, sebilcesine Kürtlerin kanını akıtarak derin bir planın manivelası olmayı planladıkları ortaya çıktı.
Bu plan, Kürtlerin eşitliği, refahı ve haklı talepleriyle ilgilenmiyor bile. Bunları sadece vitrinde kullanıyor, kendi ajandasına toplumsal meşruiyet arıyor. Suriye üzerinden yaşadığı güç sarhoşluğu ile Ortadoğu ve Türkiye'nin kaderini tayin edecek bir iktidar merkezi olduğunu varsayıyor. Neden Çözüm Süreci ile eşit vatandaşlığı, üniter yapıyı vs. hedeflesin ki?
Bu manada, verili şartlar değişmedikçe KCK bileşenlerinin herhangi bir parçasıyla masaya oturmak, ikinci bir Sevr'e razı olmak anlamına gelir. Suriye'nin kuzeyinde ikinci bir Balkan hezimeti yaşadıktan sonra, modifiye edilmiş sözde müzakereler üzerinden kendimizi birkaç adımda Suriye gibi bir ortamda buluruz ve toparlamak da pek mümkün olmaz.
PKK silah bırakacaksa, militanlar teslim olacaksa devletin ilgili kurumları her zaman görüşme yapabilir. Ancak Kürt vatandaşların talepleri PKK veya liderleri ile pazarlık konusu olmaz. Muhatap vatandaşların kendisidir. Aslında bu dün de böyleydi ama, bu ayrım özellikle “Kürt ve PKK sorunu aynı şeydir”ciler tarafından belirsizleştirildi.