Pazar günü yapılan AK Parti 3. Olağanüstü Kongresi’nin tabii ki teşkilatımız için çok önemli bir anlamı vardı. 998 gün sonra manevi olmasa bile, fiziki olan ayrılık sona erdi. 10 Ağustos 2014’de Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Erdoğan, 16 Nisan anayasa değişikliği ile partisiyle yeniden kucaklaştı. Dolayısıyla kongrede büyük bir heyecan ve izdiham vardı.
Aynı zamanda herkes bu kavuşmanın Türkiye demokrasisi açısından öneminin farkındaydı. Bunun prosedürel bir mesele olmadığını daha önce ifade etmiştim. Aslında Türkiye’nin vesayetler karşısında verdiği, son dört beş yıldır yıkıcı hale gelen mücadelesinde büyük bir başarı tahakkuk etmiş oldu.
Cumhurbaşkanı yeni atılım sürecini anlatırken, o önemli sözü tekrar etti. Artık hiç kimse 15 Temmuz öncesine dönemezdi, aynı kalamazdı. Millet değişim istikametini göstermişti. 16 Nisan anayasa değişikliği bunun bir sonucuydu. Sayın Erdoğan’ı yalnızlaştırmaya, AK Parti’yi ve tabanı dağıtmaya dönük kumpaslar çökmüştü.
Her ne kadar anladığımızı düşünsek de, 16 Nisan’da yapılan reformun hayatımızda ve Türkiye’nin geleceğinde tahmin ettiğimizden daha derin etkileri olacak. Millet iradesinin ilk ve son sözü söyleyeceği, bunun temel kural haline geleceği yeni sistemde, hiçbir şeyin eskisi gibi kalması söz konusu değil.