Geçen hafta İstanbul’da gerçekleştirilen İslam İşbirliği Teşkilatı Olağanüstü Zirvesi, Sayın Erdoğan’ın ağırlığı ile kuruluşun kendi tarihinde de bir ilk olacak kadar güçlü kararların alındığı bir sinerjiyi ortaya koydu. Ardından gelen AB zirvesinde de bu duruşa, en azından Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınmadığı ve iki devletli bir çözümden yana AB’nin sabit duruşunu devam ettirdiği noktasında katkı geldi.
Bundan sonraki adımlarda da Türkiye’nin önderliğinde İİT, BM ve AB arasındaki bir koordinasyonla Kudüs ve İsrail sorununun gündemde olacağı süreci tetiklemek gerekiyor. Bu çabalar konusunda tabii ki Türkiye içinde ve dışında itibarsızlaştırma hamleleri olacaktır ve olmaktadır. Bunları izlemekle birlikte, Kudüs konusundaki hassasiyetin küresel bazda canlı tutulmasında ciddi imkânlar var.
Kudüs’ün küresel manada hem semavi dinler, hem de demokratik kriterler ve insan hakları noktasında bir kırmızıçizgi haline getirmek çıkış noktası olacaktır. Zaten Fili