“İyi ki Türkler de, Kürtler de Müslümandırlar. Eğer bu iki halk
arasında bugüne kadar kanlı olaylar yaşanmadı ve inşallah
yaşanmayacak ise bunu engelleyen temel unsurların başında her iki
halkın Müslüman oluşunun da büyük katkısı var.
Buradan geleceğim nokta şu: Geniş anlamıyla dinsel hareketlilik
bölücülük olarak algılanıyor, halbuki şu kabul edilmeli ki aynı
dinsel hareketlilik ülkeyi bölünmekten de kurtaran en büyük
çimento!”
Hrant bu tesbiti 21 Ekim 2005 tarihli AGOS’taki “Müslüman
Türkiye üzerine” adlı makalesinde yapmış…
Şimdi HDP/PKK ve Kobani efsanesi üzerinden dindar Kürtleri
“laikleştirme” operasyonunun nedenini anlamış olmalısınız.
Hatırlayın; Nevruz mektubunda İslam’a vurgu yapıldığı,
Diyarbakır’da bir İslam konferansı toplanması teklif edildi diye
nasıl bozulmuştu dönemin bazı BDP’lileri…
Aysel Tuğluk ve benzerlerinin o süreçte soluğu Radikal 2 ve T24’te
alıp, laik güçleri yardıma çağırdığını hatırlayın.
Tuğluk, “Kobani'den sonra çözüm süreci ve AKP'nin tükenişi” adlı
eserinde, DAEŞ’i hükümetin yarattığını, zaten DAEŞ zihniyeti ile
bir farklarının olmadığını söyleyip, ABD güzellemesi yaptıktan
sonra, “AKP kesin bir şekilde partner olmaktan çıkmıştır. Zira,
DAEŞ kartı ile sürece karşı en büyük komployu kurdu. Bu açıdan
süreç konusunda devletin geleceğini düşünenler ve seküler güçler
hızla sorumluluk almalıdır” diyordu.