Herhangi bir suçu işleyen kişinin soyuna sopuna, ırkına, cinsiyetine, dinine, mezhebine, siyasal görüşüne, tuttuğu takımdan tutun da, üye olduğu kuruma, çalıştığı işyerine, şüphesiz ailesi ve sosyal çevresine bakarak, suçun vebalini bu sayılanlara aksettirmek, bunu ister bilinçli, ister bilinçsizce yapmak, hiç fark etmez açık bir faşizmdir, nefret suçudur.
Tersi de mümkündür. Diyelim ki kendisini bir ırkla, dinle, mezheple sözde özdeşleştirmiş bir terör örgütünün işlediği cinayetleri o ırk, din, mezhep vd. ait herkese teşmil edersek, bunu bilip bilmeden yapmaktan azade olarak içimizde nur topu gibi bir faşist doğmuş demektir.
***
Maalesef sosyal medyanın da yardımıyla ülkemizde bu konuda bir alışkanlık, hatta bir hastalık oluşmuş durumda. Nerede arzu etmediğimiz, özellikle kadınlarımızı, çocuklarımızı, hayvanları, çevreyi hedef alan bir saldırı, suç, taciz, tecavüz olsa, bu suçu işleyen veya işleyenlerin menşei mercek altına