Sizlerin de medyada gözünüze mutlaka takılmıştır. Bu ülkede cumhurbaşkanlığı, başbakanlık yapmış liderler neredeyse eksiksiz şekilde başkanlık sisteminin gerekliliğinden bahsetmişler. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu sistemin sıkıntılarını anlatmak isterken “Ben attan düştüm attan” demesinin nedeni de aynı…
Demirel “Başbakan oldum Cumhurbaşkanı ile sorun yaşadım. Cumhurbaşkanı oldum başbakanla sorun yaşadım” derken bu çift başlılığın hükümet isteminde nasıl yıkıcı bir etkisi olduğunu anlatmaya çalışıyordu.
Özal, Erbakan, Türkeş ve Yazıcıoğlu da öyle…
Düşünebiliyor musunuz, Cumhurbaşkanlığı Özal gibi parlak bir liderin sonu oldu. Onu orada bir hücreye kapatır gibi hapsettiler ve etkisizleştirdiler. Yeni bir parti kurup sistemi değiştirmek adına başbakanlığı hedefledi ama ömrü bir şekilde kifayet etmedi.
Merhum Erbakan başbakanlığının ilk yılında Türkiye tarihinin en düşük borçlanma faizine ulaşarak büyük bir ekonomik disiplin yarattı ama 28 Şubat ile onu da tasfiye ettiler. Bu tasfiyede ne yazık ki Cumhurbaşkanı Demirel de rol oynadı. Onun kendisini savunması da “Askerin tankla darbe yapmasını önlemek” şeklindeydi. Müesses nizamın geçilemez olduğunu düşünüyordu.
Demirel “Başkanlık sistemi içimde ukdedir yapamadık. Ülke çok büyük, ülkeyi idare edemiyoruz. Üstün kuvvet kim bu belirlenebilmiş değil. Millet “seçiyoruz da ne oluyor” diyor. “Biz adamlarımızı seçiyoruz, Ankara’da bizim seçtiklerimize bir tekme vuruyorlar” diye ekliyordu.
Önerdikleri şey bugün 16 Nisan’da oylayacağımız yürütmedeki çift başlılığı gidermek, başbakanlığı cumhurbaşkanlığında birleştirerek, yetki ve sorumluluk karmaşasını gidermekti.
Biz de bu teklifle bunu yapıyoruz.
Çünkü parlamentonun içinden çıkan hükümet sistemi bir kapan görevi görmekte, başbakan ya oradan çıkamamakta, çıksa bile sorumsuz ama yürütme yetkileriyle donatılmış Cumhurbaşkanı ile çatışma yaşamaktadır.