İnsanoğlu binlerce yıl boyunca “varlık” ve “Ben” konusunu düşündü ve tartıştı. Sanırım, bir medeniyetin ilk işaretlerinden bahsedeceksek, bu işaret bu tartışmanın ilk yapıldığı anlara takabül etmeli. Çünkü insan, bu dünya üzerindeki tüm eylemlerini mutlaka bir manaya bağlamak zorundadır.
Hatta manasızlık iddiasında bulunanlar, yani evrenin amaçsızlığa terk edildiğini iddia edenler bile, aslında bu şekilde bir mana ve amaç edinmiş oluyorlar.
Eğer yaratılış bir manasızlığa terk edilmiş olsaydı, bizler, o yaratılışın tüm kurallarına tabi olanlar olarak, onda bir mana arama ihtiyacı zaten
hissetmeyecektik.
Eğer bir soru, bir ihtiyaç ortaya çıkıyorsa, bu soru ve ihtiyaç, yaratılışın içerdiği bir durum olmak zorundadır. Yaratılışın içindeki insan, yaratılışın dışında varolduğunu iddia ettiği kavram ve spekülasyonları idrak etmek kabiliyetinde olamaz.
Leibniz, “Neden hiçbir şey yok da bir şey var?” diye sorarken, sanırım böyle bir akıl yürüt