Söze tüm annelerimizin gününü kutlayarak başlamak istiyorum. Uzun süre sonra siyaset dışı bir yazıyı annelerimiz hakkında yazmak en anlamlısı olacak.
Aslında annelerimiz hakkında yazar çizerken bile kendimizi anlatırız.
Çünkü bu gök kubbe altında bencilliğin aşıldığı, iki kişi arasındaki sevginin en saf halinin görüldüğü bir bağdır anne çocuk ilişkisi. Ve evet, yaş kaç olursa olsun, hiç değişmez, hep anne çocuk ilişkisi olarak kalır.
Allah’ın uzun ömür bahşettiği kişilerin hayatını gözlemlediğimizde bunu görür ve çok da garipsemeyiz. 70 yaşındaki torun torba sahibi kişi, sağ olan 90 yaşındaki annesinin yanında bir çocuk gibidir. Annesi de annelik yapmaya devam eder ona.
Anne çocuk ilişkisi sevginin korunduğu kozmik oda gibidir. Belki de evrendeki bir işlevi de budur. Dünya ne kadar yoldan çıksa, insanlar ne kadar azgınlaşsa da, bir anne ile çocuğun arasındaki o sevginin bulunduğu kozaya giremez, onu bozamaz. Böylelikle insanlık utanca battığı, diz çöktüğü yerden ayağa kalkmak için ihtiyaç hisettiği gücü onda bulur.
Çünkü insanın temel ihtiyacı sevmek, sevilmek ve onay görmektir. Çok yanlış bilinenin aksine, bunlar hak edilen şeyler değildirler. Hak edilseydi, bir kişinin eylemi olurdu çünkü. Hak edildiğinde somutlaşır, metalaşırdı. O zaman insanlar arasındaki özel konumunu kaybeder, bir kariyer nesnesi haline gelirdi.
Öyle değil...