Ankara'daki kanlı YPJ/PKK saldırısı, hemen ardından
Diyarbakır'dan gelen şehit haberleri herkesi derinden sarstı. ABD
sözcülerinin alay edercesine PYD'nin terör örgütü olmadığına dair
arka arkaya yaptığı açıklamalar neticesinde, 28 vatandaşımızın bu
örgütle bağlantısı kanıtlanan kişi ve kişilerce şehit edilmesi,
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı'mızın son haftalarda
açıkça dillendirdiği “Kimin müttefikisin karar ver” sorusunu daha
da hayati hale getirdi.
ABD, bir tezinin daha çöktüğünü, Türkiye'nin bir tezinin daha
kanıtlandığını her ne kadar kabul etmek istemese de, Türkiye'yi
kana bulayan bir örgütle müttefik olma pozisyonunu geçiştirmesi
artık mümkün olmayacak.
Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Obama arasında yapılan
görüşmeden sonra ABD'nin Suriye, Esed veya PYD “stratejilerinde”
bir değişiklik olacak mı?
Sorunun içindeki handikap nedeniyle olası cevaplar aldatıcı. Çünkü
ABD'nin bir Suriye, Esed stratejisi yok. PYD ile ilişkisi bir
stratejiden ziyade bu zaafın sonucu. PYD ile yakınlığı
hazmedebilmesi bu nedenle. Doğrudan zarar görmediği DAEŞ'e karşı
mücadelede, sahada etkin silah kullanan ve aynı anda “laik”
karakter sergileyen bir terör örgütü bu zayıflığın sonucu olarak
ABD'ye müttefik olabiliyor. Hem de Türkiye ile ilişkileri ve güveni
derinden zedeleyecek şekilde.
Unutmayalım ki, Bush girmemesi gerektiği anda Irak'a girmiş, Obama
ise çıkmaması gerektiği anda Irak'tan çıkarak DAEŞ'e uygun bir
zemin oluşmasına yol açmıştı. Obama'nın Suriye stratejisiziliği,
Gates, Panetta ve Hagel gibi üç savunma bakanını, Suriye
Kooridnatörü Ford'u, BM'de ise Kofi Annan ve Lehdar Brahimi'yi
harcamıştı.
Yani Obama adına bir hatanın tekrarlanmasına dayalı kronik durum
söz konusu. Gates ve Panetta görevlerinden ayrıldıktan sonra
Obama'nın Suriye politikalarını ağır biçimde eleştirmişken, Hagel
ayrılmayı da beklememiş ve hareket alanını kısıtlayan Beyaz Saray
Ulusal Güvenlik bölümüne “Esed rejimi ile ilgili ne yapacağımıza
dair daha net bir görüşe sahip olmalıyız” özetinde bir mektup
yazarak krize yol açmıştı. Haliyle görevine son verilmişti. ABD
öncülüğündeki koalisyonun Esed rejimine yaradığını, Irak'tan erken
çekildiklerini ama Suriye müdahil olmakta geciktiklerini bu üç
bakan, Cumhuriyetçi McCain, hatta Hillary Clinton da sürekli
zikrettiler.
Robert Ford istifa ederken ise şöyle diyordu: “Devamlı olarak
virajın arkasında kaldık. Dolayısıyla bu politikayı kamusal olarak
daha fazla savunamaz noktaya gelmiştim, böyle olduğunda da artık
gitme vaktiniz gelmiştir.”