Dün de böyleydi, lakin iletişim teknolojilerinin muazzam şekilde
çeşitlenmesi ile, algı operasyonları, meşru siyasetin önündeki en
önemli mesele haline geldi.
Kararın mümkün olan en yüksek katılımla ve bir uzlaşma sonucu
ortaya çıkması yerine, belirli bir kesimin/aktörün kendi siyasi ya
da operasyonel amaçlarının söylem üstünlüğünü ele geçirmesi
hedeflenmekte ve bu yöntem sıkça uygulanmakta.
Hedeflenen stratejinin toplum nezdinde meşruiyet kazanması için,
politikaların içeriğinden çok nasıl anlatıldığı daha önemli.
Kendini anlatabilme kapasitesi, anlatılan şeyin içeriğinin yerine
geçmekte.
AK Parti ve muhafazakar kitlenin başından beri en çok zorlandığı
mesele de bu oldu. Bu zorluğun, muhafazakarların kendisinden
kaynaklanan eksiklerle sınırlı olmayıp, egemenlik mücadelesinin
yüzlerce yıllık karakteri/biçiminden kaynaklandığını görmek ve
konuyu ciddiye almak gerekir.
AK Parti iktidarının ilk iki döneminde kendini anlatma konusunda
zorluk yaşamaması, henüz aktörleşmemiş olması nedeniyleydi.
Aktörleşme konusunda ortaya irade konmaya başladığı tarihle
birlikte, koşullu verilen destek çekildi.
Türkiye'nin hükümetlerin gelip gitmesiyle değişmeyen sabit rolü, AK
Parti ve Sayın Erdoğan'ın bağımsızlaşma hamleleri ile “zarar”
gördü. Bu hamlelerin doğru veya yanlış olmasından öte, asıl hışım
çeken aktörün özgür irade kullanmasıdır.