Suruç'ta can kaybı 32'ye yükseldi ve acımız daha derinleşti.
Umarım yoğun bakımdaki gençlerimizden hayırlı haberler alır ve bu
kederli günlerde bir nebze teselli bulabiliriz. (Bu satırları
yazarken Ceylanpınar'da iki polisin şehit edildiği HABER geldi.
Allah rahmet eylesin. Söyleyecek söz bulamıyorum.)
Saldırı hem DAİŞ'le etkin mücadele eden Türkiye'ye, hem de
Kobani'ye Türkiye'den savaşçı gönderen Kürt siyasi hareketine bir
mesaj niteliği taşırken, bir taşla bir sürü kuş da vurulmuş
oluyor.
Ülkeyi vesayete almak, Türkler ve Kürtler, muhafazakâr Kürtler ile
AK Parti ilişkisini kesmek, toplumsal fay hatları yaratmak
için...
Bu kanlı saldırılar hem DAİŞ'e, hem PKK'ya, hem de bunların
arkasına saklanan YERLİ/ecnebi akıllara sonsuz imkânlar
yaratıyor.
Ne tesadüftür ki, 52 vatandaşın öldürüldüğü Kobani kalkışması için
de aynı tesbiti yapmak mümkün, hatta zorunlu.
PKK/YPG ve DAİŞ, birbiri ile tezat, savaşan örgütler olarak
konumlansalar da, uyguladıkları şiddet pratiklerinin sonucu aynı
amaca hizmet ediyor, ne garip değil mi?
Hiç de değil.
Konu Ortadoğu olunca, örgütlerin amaç ve pratikleri çok karmaşık
bir ilişki içindedir. Soğan zarını soyar gibi, maddi gerçekliğe
ulaşmak hem zor, hem de çok aldatıcıdır. Bir katmanda
karşılaştığınız durum, bir sonraki katmandaki fotoğrafla çelişir,
kafalar karışır.
DAİŞ ve PKK/YPG, Sünnilere veya Kürtlere değil, kendilerine ait bir
terör devleti kurmak istiyorlar. Onları birleştiren amaç bu.
Türkiye'nin AK Parti ile toplumsal barışı, birliği ve demokrasiyi
hedefleyen adımları, PKK'nın kendi amacına büyük tehdit saydığı bir
durumdur. Hatta tiksindiği...