AK Parti hükümetleri Kürt vatandaşlarımızın haklı hak
taleplerini ciddi bir sorun olarak önceledi. Ancak, PKK ve müesses
nizam örgütün kendisi Kürt ve PKK sorunlarını üst üste çakıştırmayı
başarmıştı. Çünkü gerekli olan toplumsal meşruiyet buradan
üretilecekti.
Ancak bu iki meselenin birbirilerini etkileyen ama farklı iki sorun
olduğu zamanla anlaşılacaktı.
Kürt açılımları ve peşinden gelen Çözüm Süreci'nde, Kürt
vatandaşların talepleri ile PKK'nın amaçları arasında anlamlı
hiçbir örtüşmenin olmadığı gittikçe açığa çıktı. Eğer sorun
Kürtlere dönük eski devletin kabul edilemez şiddet, sindirme,
asimilasyon pratikleri idiyse, AK Parti hükümetleri bu konuda ciddi
reformlara girişmiş, yasal ve fiili olarak Kürt ve Kürtçe inkârını
ayaklar altına almıştı. Çözüm Süreci'nde ise, örgütün İmralı'daki
lideri ile devlet kurumları üzerinden silahların bırakılması
yönünde ciddi mesafeler alındı.
Bu durumda, eğer PKK'nın amacı Kürtlerin hak talepleri ise,
siyasetin güçlendiği, inkârın sona erdirildiği ve arta kalan
sorunların da çözülmesi yönünde sivil/barışçı yolların hiç olmadığı
kadar açık olduğu bir ortamda, örgütün bu sürecin meydana getirdiği
sivil ve siyasi kanallara HDP üzerinden yerleşmesi, yani silahları
bırakması gerekirdi.