Türkiye’de imtiyaz kaybının depresyonu altında aslında acı çeken beyaz Türklerin huzursuz yaşadıkları ortada. Ciddi konular yazıya döküldüklerinde, anlamın da, sıfat ve kavramların da zaafa uğradığı vakadır. İster istemez, “Beyaz Türkler”, “Sekülerler” veya “elitler” derken, bu karmaşık sosyolojiyi kategorize etmiş oluyoruz. Öte yandan, Beyaz Türklere “seküler” dediğimizde, muhafazakarlara da “seküler değil” demiş oluyoruz. Oysa bu böyle de değil. Bana göre Türkiye’de (hatta dünyada) sekülerleşmemiş bir topluluk bulunmuyor. Birilerinin içki içmesi, diğerlerinin içmemesi ne onları seküler yapar, ne de tersi. Muhafazakarlık da sorunlu bir kavram günümüzde. Türkiye’de muhafazakar diye tanımladığımız kesimler bildiğiniz devrimci. Çok yüksek adaptasyon kapasiteleri var ve kendilerine karşı da inanılmaz eleştireller. Tabii muhafazakarlığı, doğru manasıyla, “değişim içinde süreklilik” şeklinde tanımlarsak, ben de bir muhafazakarım, o ayrı.
Biz Türkiye’de adına kutuplaşma denen B