Hayatın anlam ve amacı üzerine düşünmek, insan zihninin doğuştan getirdiği bir eğilim. Eğer kişi dinler üzerinden hayatı anlamlandırırsa bu eğilim doyurulmuş oluyor. Din kişiye, varoluşun anlamını gösterdiği gibi, nasıl yaşaması gerektiğinin de cevabını veriyor.
Eğer kişi bir yaratıcıya inanmadığında, ateist olduğunda, maddi dünyanın anlamsızlığı ile baş başa kalıyor. Maddeden ibaret olan, özel bir amacı olmayan yaşamda, tek başına kalan bireyin önünde iki seçenek kalıyor: Ya bu anlamsız dünyada varoluşsal acıya tahammül etmesi, ya da bu acıdan kurtulmak için rahatlatıcı dünyevi/seküler anlamlar var etmesi.
Anlamsızlığın acısına tahammül etmek
Felsefi olarak tutarlı yol bu. Yeryüzü ve alemin yaratıcısı yoksa, varoluşun özel bir anlamı yoksa, gerçekliği olduğu gibi kabul etmek gerekiyor. Gerçekliğ