Ankara Emniyet Müdür Yardımcısının 17 Mayıs günü elinde bir kâğıt ile gelerek, Sıkı Yönetim Komutanlığı’nın emri ile ‘Bugünden itibaren tutuklusunuz!’ demesi, Osman Yüksel’i gerçekten şok etmiştir. Ama yapacağı hiçbir şey yoktur.
***
Bir gün Osman Yüksel tuvalete çıktığı sırada, Ahmet Ellezoğlu’nun iki süngülü askerin arasında götürüldüğünü görür. Öğrendiğine göre Fransızca asistanı olan Ahmet Ellezoğlu, Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’a çıkar ‘Bu gençleri niçin tutukladınız? Ben de aynı davanın adamıyım; ya beni tutuklayın ya da bu gençleri bırakın!’ deyince, Vali de onun tutuklanmasını emreder. Aslında Ahmet Ellezoğlu hasta bir adamdır; fakat yüreği kahramandır.
Komiser ertesi gün a Yüksel’in kapısını çalar ‘gideceksiniz, neyiniz varsa alın!’ der. Onun ne çamaşırı, ne de eşyası; kötü bir battaniyesi ile birkaç tane kitabı vardır. Birinci Şubeye götürürler. Biraz sonra süngülü jandarmalar arasında Atsız’ın gelişini görür. İkisini de aynı arabaya bindirirler. Araba hareket ederken Atsız yanındaki gence, herhalde moral vermek için, gülümser. Osman yüksel ‘Beni fakülteden atmışlar’ diye serzenişte bulunur. Bunun üzerine Atsız onu teselli eder:
‘Aldırma! Bir Arap subayına selam vermediğim için beni de Harbiye’den atmışlardı. Edebiyat Fakültesi’ne girdim, öğrenimimi orada tamamladım. Gençsin, yeniden başlarsın.’
Osman Yüksel o anda Esat abisini görür. Onun hali de perişandır. Garip duruşu Osman Yüksel’in yüreğini yakar. Bindikleri araba Etimesgut İstasyonuna gelir. Emniyet tedbiri olarak, taraftarlar gelip arbede çıkarmasın diye, Ankara’da uzak bir istasyonu seçmişlerdir. Atsız ile Osman Yüksel’in kompartımanı ayrılır. Tren hareket eder.