Birkaç yıl önce dönemin milli eğitim bakanlarından biri, bir sohbet sırasında kulağıma eğilip “Biliyor musun?” diye bir soru sorup şunları söylemişti:
“Hiç kimse bilmez ama şu yakın zamana kadar Milli Güvenlik Kurulu’ndakine benzer bir kırmızı kitap da bizim bakanlıkta vardı. Yeni kaldırdık.”
Kırmızı kitap ne demek?
Gelenin gidenin uymak zorunda olduğu, kırmızı çizgilerle sınırları belirlenmiş şartlar manzumesi.
Duyunca şaşırmadım tabi.
Zira eski Türkiye’nin, insanı okuyunca esas duruş pozisyonu almaya zorlayan askeri bildirilerinin çoğunun içinde, mutlaka eğitim alanına giren başlıklar da olurdu.