Konumuz:
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun İngiltere Büyükelçisi Dominick Chilcott’la ‘balıkçı’ buluşması.
Çok mu abartılıyor bu konu?
Hayır, bana kalırsa abartılmıyor.
O buluşma, İstanbul’un kar felaketine teslim olduğu pazartesi günü, sadece İmamoğlu açısından ‘görev ihmali’, ‘zafiyet’ bağlamında değil de, normal bir zamanda gerçekleşmiş olsaydı, yine uzun uzun tartışmayı hak eden bir buluşma olurdu.
Niçin?
Birincisi;
Ekrem İmamoğlu, potansiyel bir cumhurbaşkanı adayı.
Kendisi muhalefetin ortak cumhurbaşkanı adayı olmayı kafasına koymuş durumda.
Bu hedeften vazgeçmiyor ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı ‘atlama taşı’ olarak gördüğü izlenimi vermeye devam ediyor.
O nedenle yaptığı görüşmelerin, hele hele görüştüğü bu kişi, Türkiye’nin ‘iç siyasetiyle’ yakından ilgilenen bir ülkenin büyükelçisi ise, orada ne konuşulduğu fazlasıyla önemli hale gelir.
İkincisi;
ABD’si, İngiltere’si, Avrupa’sı ile Batı ülkeleri, muhalefetin potansiyel cumhurbaşkanı adayları arasında en fazla İmamoğlu’na alâka gösteriyorlar.
Hürriyet Gazetesi’nin haberine göre, İmamoğlu ile İngiltere Büyükelçisi bir buçuk ay kadar önce 7 Aralık’ta Saraçhane’deki başkanlık makamında bir araya gelmişler.
Büyükelçiler bu görüşmeleri yaparken acaba hangisini hesaba katarak hareket ediyorlar?
İmamoğlu’nun Belediye Başkanı kimliğini mi, yoksa potansiyel cumhurbaşkanı adayı kimliğini mi?
Üçüncüsü;
İmamoğlu, İngiltere’nin, ABD’nin, yani Batı’nın, kendisine olan desteğini cumhurbaşkanı adaylığı yarışında bir ‘koz olarak’ kullanıyor gibi bir intiba da vermiyor mu?
Adaylığına aleni şekilde karşı çıkmasına rağmen, kendi partisinin genel başkanına karşı bu kadar yüksek ‘özgüvenle’ direnmesini neye bağlamalı?
İBB Başkanı İmamoğlu, “25 gün önce buluşma gününü netleştirdik. Hatta gideceğimiz mekânı da belirlemiştik. Gizli bir yemek değil, kamuya açık bir mekândır. Benim 23 yıldır gittiğim bir mekân” diye kendini savunuyor.
“23 yıldır gittiğim restoranın en şeffaf yerinde oturup büyükelçiyle yemek yiyecek kadar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım” diyor.
Tamam, bu şeffaflığa şapka çıkaralım.
Ama burada zaten kendisinin büyükelçiyle görüşmesinden ziyade, nasıl bir bağlamda görüştüğünün cevabı önem taşıyor.
Ayrıca, hakkınızda güzel şeyler konuşulduğunda mutlu oluyorsanız, eleştirel şeyler söylendiğinde de tahammül göstermeniz gerekir.
‘’Sabah kalkıyorlar İmamoğlu, akşam İmamoğlu! Bunların derdi bu, Ekrem İmamoğlu ne yapsa konuşacaklar’’ derken, akşam/sabah konuşulmaya, haber olmaya değer bir işle uğraştığınızın, bu değeri artıran hedeflerle hareket ettiğinizin farkında olmanız gerekir.
Erdoğan’ın ‘HDP’li iktidar’ salvosuna Akşener’den kaçamak cevap